Monday, July 30, 2007

Tayland III - Bangkok 2/2

Tayland yazısının son bölümü.. Yazı biter, Tayland bitmez :D

Anlatılacak o kadar çok şey var ki.. bunlar sadece akılma gelen ve paylaşmak istediğim Bangkok'un gezilecek ve görülecek güzellikleri.. Asıl güzelliği size orada yaşattığı huzur ile veriyor Tayland bence :) Hiç düşünmeden hemen gidip taşınacağim yegane yer
(yok be, ben aslında heryere hiç düşünmeden gidip taşınırmışım gibime geliyor.. hmm?? ama yok yok.. tayland bir başka benim gönlümde) :)

Buyrun efendim:



-Bangkok’a gelip de gitmedim derseniz utanın diyeceğim iki Wat var (mabet), biri Grand Palace Wat Phra Kao (the zümrüt buddha'nin mekanı)


- Diğeri de Wat Po veya geleneksel tay masaj okulunun bulunduğu yer diyeyim ben size daha bir çekici gelsin :D (bir de tabii meşhur yatan buddha heykellinin ev sahibi)

Bir rehber tutun yoksa sıkılırsınız, bön bön dolaşıp "amaaan hepsi birbirine benzio bunların" dersiniz

-Mimariden hoşlanan arkadaşlar geleneksel tay evini müzeye çevrildiği, meşhur Jim Thompson'un evini de gezsinler. (Jim Thompson eski bir CİA ajanı olup işi gücü bırakıp Tayland’a yerleşir ve geleneksel tay ipeğini dünyaya tanıtır..sonra bir gün Malezya yakınında, ormanda piknik yaparkene birden ortadan kaybolur.. hala birileri aslanlar yedi der diğerleri ise kayıplara karıştı iste der.. ama kesin olan Jim thompson dünyaca ünlendirir tay ipeğini.. çok güzel dükkanları var.. kesin minik de olsa bişi alin oradan :) eğer bavulunuzda yeriniz varsa.. kemküm.. masraf kapısı, baştan çıkarıcı kötü arkadaş aslı'nın önerisi : ipek battaniyelerinden alın bir tane.. yumuşacıklar, inanilmaz güzel renklerde var... e ipek bir battaniye için de fiyatı da gayet makul aslında.. hmm benim blog kocalar tarafından yasaklanılcak yakında.. böle habire yeni masraf kapılarıdan bahsediyorum.. olmaz valla.. tam kötü arkadaş >:(

En azından azcık pazar alışverişinden bahsedelim de, nerden kurtarırsak kardır diyelim :D

-Chatuchak Weekend market- hafta sonu iğne atsan yere düşmicek bir yer.. süper bir pazar.. bir gün yetmez gezmeye.. disarda dükkanlarda bulabileceğiniz herşey burada da satılıyor, yari fiyatına (hatta toptancısı burası).. çok keyifli.. ama baya yorucu bir pazar.. çiçekten tut horozuna kadar herşey satılıyor.. alışveriş için değil sırf gezmek ve görmek için gidilmeli zaten (nasıl? azcık kurtarır gibi oldum dimi sizi masraftan :D) Aslında Çatuçak hakkında kitap yazılır valla.. cüzdanınıza dikkat edin mesela en basitinden :)

-Wat arun, gene bir mabet ama ben bir kere gittikten sonra gelen misafirleri götürmedim hiç.. Belki siz daha çok seversiniz.. (nehrin diger tarafinda)

-Chao Phraya nehrinde bot turu.. Ya halk gibi dolmuş botlara binip sağa sola gidin mesela (alttak resim tipik tay botlarından-dolmuş bot değil ama).. anlamsız ama keyifli bir gezi oluyor, zaten iki kuruş (7 baht mı neydi?). Ya da mesela Sheraton veya Shangri-La'nin gemisiyle, nehirde gezerken açık büfe aksam yemeğii de yiyin.. çok keyifli bagkok'u gece nehirden seyretmek ama daha pahalı tabii (1500baht falandı yani 30-40usd gene) :)) bu botların daha ucuzları da var.. kaldığınız otelde size bu konuda yardımcı olurlar..

-Günübirlik bir turla Ayutthaya'ya gidin (UNESCO dünya mirası)..İyi bir turla gidin ki rehber güzel güzel anlatsın.. Genelde sabah otobüsle gidip öğleden sonra botla nehir yoluyla donuluyor.. bu da güzel bir deneyim oluyor.. Otellerin gene böyle turları vardır en kotu başka bir tur ayarlarlar. Gene Sheraton ve diğer lüks otellerin turları hiç bir aksaklık olmadan keyif ve güven verici bir gezi sunmaktadırlar. (ankara'da çok güzel ayutthaya fotoğraflarım vardı aslında.. belki bir dahaki gidişimde bütün albümlerimi toplayıp gelirim, bu yazıya da eklerim daha sonra)

**** Ben bole lüks otellerden bahsediyorum ama ben dünyanın hiç bir yerinde bu lüks hizmetleri bu kadar ucuza görmedim, o yüzden fırsat bulmuşken yararlanmak lazım aaa :P .. Siz nerde gördünüz Çırağan’da 40dolara acık büfe “international”. Yemek ??? yani burjuva takilmioz.. “affordable” lüküs bunlar :D yapmazsan dövüyorlar eheheh..****

-Patpong meşhur batakhane, daha fazka detaya inmeme gerek yok sanırım :) İsmi yeter kendini anlatmaya ama tabii ki gezmeye değer.. bir de oradaki gece pazarından bişi almayın.. çoook kazık :( (vaay bir de kendi internet sitesi varmış patpong'un :)

-Evet bir de Alkazar Show var.. e tabii bir görmek lazım... dudak uçuklatıyor...kompleks yaratıyor.. gıcık olunuyor, ya da topukları vura vura kaçılıyor eheheh :D Ne mi bu show? Ozelliği gösterinin tamamen travestiler tarafından yapılması :) Valla senden benden güzelleri var, ne yalan söyleyim.. Neyse..

-Suan Luam Night bazar, patpong gece pazarına alternatif olarak devletin yaptığı bir pazar ama çok keyifli, nezih..güzel güzel yemek de yeniyor..bira da içiliyor..Show da seyrediliyor (yerel halka hitap eden)

-Simdi herkesin bayıldığı bir floating market var..sanırım ben çok fazla gittiğim için ve bu marketin hakikaten ticarete dönmüş olduğunu gördüğüm için çok haz almıyorum. ama her giden seviyor..gidiş geliş bir saat öngörün..öğlen kapaniyor o yüzden sabah erken çıkmak lazım.

-SeaFood Market.. sahtelerinden kaçının.. Kocamaaaan bir deniz mahsulleri süpermarketi..alıyorsun yiyeceğini, ödüyorsun kasaya.. Sonra da sunu bole- bunu bole pişir diyorsun :)) iki dakikada pişiriyorlar...oooh mis gibi yiyorsun.. keşke TR’de de bole bişi olsa.. hep bir Türk gruba rastlanılıyor orada bir de çok komik :))) (dahiyane fikirlerimizden biri de rakı satmaktı orada )

-Metropolis sinemasi.. World Trade center ya da yeni adıyla Central Plaza'nin karsısındaki sinema.. simdi ismini unuttum ama galiba emperor seat idi.. 300baht'a (8usd) LazY boy kocamaaaaan kompile yatan koltukta film keyfi :))) ben başka ne isteyebilirim ki??? :D Bir de şekerli patlamış mısır oooh.. bu servise dahil battaniye ve yastık da veriyorlar :)) Bir de ayağına kadar hizmet.. Kolan ve mısırını pıtı pıtı getirip yanındaki küçük sehpaya koyuyorlar.. Ben bunu gördükten sonra başka sinemaları beğenebilir miyim hiç? Bir de genelde sinemalarda aşıklar için iki kişilik kotuklar da var :) ooh, rahat rahat sarılıp seyredin filminizi işte :)


-Tayland/ Bangkok’un alışveriş cenneti olduğunu söylemeden de geçemicimmm

Elektronik için Pantip plaza.. her şey var :)) Hem kapalı mekan (yani klimalı püfür püfür :)) Diğer meşhur alışveriş yerleri: MBK, Central Plaza, Naraya Phan, Central Chitlom, Emporium, Central Lad Prao ve unuttuğum daha bir sürü mekan..

Unuttuğum çok şey vardır muhtemelen... Anlat anlat bitmez Bangkok. Tabii herkes Bangkok'u sevecek diye de birşey yok, ama işte.. sevilmeyecek gibi değil yahuuuuu :D
Biraz açık fikirle gitmek gerekiyor ama, yok çok sıcak, yok çok pis, yok pis kokuyor bıdı bıdı diye gidilirse, hiç bir şeyden keyif alamaz insan.. E bir de kendini taylar gibi hayatın akışına bırakırsa insan (yavaş, stressiz..), sinirleri alınmış şekilde TR'ye döner ve eminim Tayland’ı gülümseyerek hatırlamak çok da zor olmaz
:D

Haa tabii taylar harbiden çok yavaş.. İngilizceleri genelde kötü.. her şeye yes yes diyorlar ama pek de bir şey anlamış olmuyorlar (bu da kültürün bir parçası, hayır demek ayıp, karşındakini mutlu etmek daha önemli.. anlamaya gerek yok ).. ama bir o kadar da güler yüzlüler.. siz de iki kikirdediğinizde çok güzel iletişim kurarsınız.. :)

Tayland'da kimsenin acelesi yoktur.. bunu bir kere kabullenin ilk baştan :)) Trafik felç olur ama kimse kornaya basmaz..bazen bir akıllı aradan kaçıp önüne mi atladı? Hadi canım, senin acelen var galiba diyerek kimse bağırmaz etmez ve yol verilir.. Biz de olsa tekme tokat kavga sebebidir valla :)

Taksi çok ucuz, ama derdini anlatabilirsen. (bir kaç kez farklı farklı telafuz etmeye çalışın gittiğniz yerin aıdnı.. Tay dili müzikal bir dil olduğu için sırf bir entonasyonun farkıyla br kelime en az iki anlama en fazla 5 farklı anlama gelebiliyor (hmm? azcık karıştırdım sanki.. düz, yükselen, yüksek, alçak ve alçalan entonasyon muydu?? Neyse.. siz anladınız beni :P ) Bir de dikkat, pazarlık etmeye çalıştığı an taksici, ya inin arabadan ya da polise gidelim diyin..

Her memlekette olduğu gibi burada da başınız derde girebilir, kötü deneyim yaşayabilirsiniz (dünyanın her yerinde üçkağıtçı üçkağıtçıdır). Ama altını çizmek istediğim bir şey var: size en çok bela gene turistten, gavurdan gelebilir..barda diskoda sizi başka bir turist rahatsız eder (ederse o da -o kadar güzel, çıtı pıtı tay kızı dururken ahaha :D ) Gece gece, kız başınıza bişicik gelmez başınıza.. E tabi sizin de abidik gubidik şekilde, abşdik gubidik yerlerde dolaşmadığınızı varsayıyorum.. insan her yerde insan.. kötüsüyle de, iyisiyle de sonuçta... Ama Türkiye’den daha güvenli, gerçeği söylemek gerekirse.

Gece mekanlarından da bahsedeyim hemen.

Çook coool, trendy bir tisko var
-Bed supper club diye geçiyor galiba, yanılmıyorsam.
Mimarisi süper. Bol bol yabancı meşhur DJ geliyo.. Gençlerin "avlandığı" bir mekan :) Çok trendy çook :P Bir tarafı restoran, yata yata yiyorsunuz; diğer tarafı club.. Güzel ama her gece, her gece gidilmez.. Genelde girişler 600 veya 1000 baht olabiliyor, o akşamki programa bağlı..ama ücrette üç veya iki içki dahil..içkilere genelde kokteyller de dahil..yada 20 baht ekstra verip kokteyl alınıyor..

Bu arada Tayland’da en çok sevdiğim şeylerden biri fiyatların mekanlar arasında çok büyük farklılık göstermiyor olması, lüks otelin barında da içki içsen gene ayni fiyatı veriyorsun.. mesela güzel bir jazz bar: The oriental 'daki Bamboo bar

-Gene o civarda Q Bar var, olmazsa olmaz.. tam avlanma mekanı- atış serbeeest :D ( genelde tay kızlarımız bu flört girişiminde bulunuyorlar, valla bana bile yazdılar ben ne diim size, yoksa halimde tavrımda bişi mi var decim, ama?? Alla alla :D aslında bunun için bara da ihtiyaç yok ki, her yerde yaziyolar keratalar :P)

-Mystik diye bir başka mekan var. Iki ayrı hatta çatı katini da katin, üç ayrı mekan oluyor.. Her katta farklı müzikler caliyor.. Çatıda ise nargile keyfi :))

-The meritius da 60.katta mı ne çok hoş bir açık hava restoranı (epey tuzlu) ve bir içki içilebilecek barı var.... Adı neydi yaa ?? .. Sirocco!! manzara süper ama, enfes.. diyecek bişi yok..

-Bu konseptte bir de Banyan Tree Hotel'inin çatı katı var. Bir tarafı bar diğer tarafı restoran, Vertigo isimli. E azcık kazık oluyor a la carte restoranlar.. ama barı güzel, fiyatlar da makul. (bakınız aşağıdaki foto.. süper valla)


Bütün otellerin barı var, hepsinde ama tay kızlar tarafından markaja alınırsınız eheheh :D

-Ben bir de Conrad Hotel’inin 87 adli club'unu seviyorum..orada da genelde böyle güzel organizasyonlar oluyor (DJ MJ geliyor işte)

Tabii bir de Siam Square'de Hard Rock Cafe var..iste her zamankinden :) Aaa Çin mahallesinden bahsetmemişim... Aaaaaa :(

Orası da geceleri -7den sonra- açık hava restorana dönüşüyor adeta, kocaman cadde koskoca bir yemekçi dükkanı oluveriyor :D Çok keyifli..ama ole TR’de yediğiniz çin yemekleri ile karsılaştırmayın..burada her şey var..bizim damak tadımıza uydurmaya çalışılmış yemeklerden değil yani.. Köpekbalığı yüzgeci çorbası mesela.. çok meşhur çook, ama ben beğenmedim pek.. damak zevki işte.. Anlatacak daha çok şey var.. giderseniz bir hafta göz açıp kapayıncaya kadar geçeceği için en iyisi iki hafta kalmaya calisin..e tabi mümkünse daha da uzun :)) Tayland tanıdığım herkesi büyüledi ve kendine bağladı. herkesin akli kaldı. ne kadar uzun kalirsan kal, yetmiyor.. Azcik memleketime doneyim diyorsun, bir de bakmissin Tayland burnunda tutuyor bile.. Çok yazdım..çok uzadı..ama iste anlata anlata bitiremem ben..sustum..valla yoruldum :P

Sevgiler.. Umarım siz de benim kadar güzel anılarla dönersiniz oralardan.

Bu arada,Vertigo resmi haric, butun resimler babama ait :)

Thursday, July 26, 2007

Tayland II - Bangkok 1/2


Tayland yazımın devamını yakın bir zamanda yazmazsam unutup gideceğim ve üstünü toz tutacak diye, hali hazırda 2004 senesinde OM forumunda yazmış oluğum bir yazıyı, azcık değiştirerek ve parçalara bölerek bloga koymak istedim.. (orijinal metin 6 sayfa.. vay be amma çene varmış bende de :P)

Buyrun efendim:


Gelen Türk turistlerin çoğu aç kalmıştır. otel odalarında yanlarında getirdikleri konserveler ve bisküvilerle hayatta kalmayı başarmışlardır.. Bence biraz abartılıyor… her ne kadar farklı bir mutfak olsa da tay mutfağı, Tayland’da aç kalmak herhalde insanin basına gelebilecek en son şeylerdendir, neyse...

Şimdiiik en ideal mevsim aralık başından itibaren baslar ve mart ayına kadar devam eder. bu mevsim de hava az nemli, bol güneşli tam denize girmelik olur.. Oooh tadından yenmezzz :)
Nisandan aşağı yukarı ağustos’a kadar iğrenç sıcak mevsim vardır.. yağmurlardan önce en bunaltıcı havadır.. basınç, bol nem.. kotu yani..yanarsın- pişersin.. çekilmez valla..
Ağustos’tan itibaren yağışlı mevsim başlaaar.. önce çekingen yağmurlar, sonra gökyüzü sanki başına düşercesine yağan tropik sağanaklar.. çooook güzeldir o yağmurlar. ama tabi dışarıda yakalanırsanız vay halinize.. ıslanmadık yeriniz kalmaz.. trafik felç olur.. ağlamak istersiniz.. (gecen haftalarda ehehe.. kuzeye (Chiang Mai) giden sevgili ebeveynlerimin arabası sele kapılmış hala araba kendine gelememiş(miş) :D )

Mevsimler hakkında bu kadar bilgi sanırım yeterli olur.. taylar söyle der: "Tayland’da üç mevsim vardır..sıcak, çok sıcak, çoook çook sıcak" :P ehehe

simdi...Bangkok’a eğer normal tarifeli uçuşla gidecekseniz maalesef baya para harcarsınız.. ama turlarla -her ne kadar kişisel olarak tur fikrine karsı olsam da- çook ucuza yani uçak+otel masrafınızı, çook makul bir fiyata halletmiş olursunuz.. belki en mantıklısı turlarda hoşunuza giden gezilere katılıp gerisini kendi başınıza keşfetmek..

THY'nin her gün Bangkok uçuşu vardır.. bu uçuşlar tıka basa doludur..maalesef THY ucuza uçurmuyor ama ne yalan söyliim, thy kötü seçim olmuyor hiçbir zaman (su sıralar diğer havayollarına bakıyorum ama daha ucuz uçuş bulamadım henüz! AA pardon Azerbaycan üstünden veya Türkmenistan üstünden bu ülkelerin havayolları ile 500dolar gibi bir fiyata Bangkok’a aktarmalı gidebiliyorsunuz.. şahsen ben direk uçuş olduğu için THY'yi hala tercih etmekteyim.. bir de yurtdışından İstanbul aktarmalı da makul bir fiyata gidiliyor gene THY ile. Yani en azından bir ay kala alınsa bile bilet fiyatları KLM veya Air France’dan daha makul!!)
THY’nin gidiş dönüş bileti 600usd ile 900usd arası mevsimine bağlı değişiyordu..

Bu arada eğer henüz miles&miles kartınız yoksa bir an önce edinin çok güzel mil birikiyor böyle uzun uçuşlarda :)) sonra da keyfine göre harca, ooh :)

Belirtmeden edemiiicim, aklıma bir havayolu şirketi daha geldi.. Kenya Airways.. İst-Nairobi-Bangkok uçuşu mevcuttur.. Ben Kinshasa’da iken Nairobi Bangkok yaptım ve uçaktan çoook memnun kaldım gayet makul bir fiyata gittim, ancak İstanbul’dan ne kadara gidilir maalesef bir fikrim yok.. hem Nairobi’de de iki gün kalınabilir..bir taşla iki kuş :) uçuş uzun sürer ama o ayrı..

simdi başka ne vardı???

Hmmm?? Bütçeden bahsedelim.. şahsen ben otelde kalmadım hiç.. Ama oteller Avrupa’yla ve TR ile kıyaslarsanız çok makul fiyatlar sunmaktalar. üstelik hizmet anlayışı süper.. kendinizi krallar gibi şımartılmış bulursunuz.. ileride bu lüks otellerden bahsedicim..

Benim herkese tavsiye ettiğim Sofitel Silom var.. gayet nezih 4yildizli bir otel... 4yıldız dersem de fiyatı aşağı yukarı 50 ile 150dolar arasında değişiyor gene low-high season farkı.. bu arada eğer yanlış anlamazsanız benim size tavsiyem çok ucuz otellerde ya da pansiyonlarda kalmaktansa makul bir fiyat aralığında çok güzel bir otelde kalmak, çok daha keyifli olur... yani makul dediğimiz oteller bile süper olabiliyor.. Türkiye standartlarında düşünmeyin yani..


İnternetten Bangkok’taki çoğu otelde rezervasyon yapabilirsiniz.. Gene bir şey belirtmek istiyorum.. indirim isteyin..her şekilde size bir indirim yaparlar..indirim yaptıramazsanız utanın :D yok şaka bir yana..bu adamlar yüzde 30, hatta daha fazla indirim yapabiliyorlar genelde oda fiyatlarında..
ben gene forum/blog aracılığı ile aklınıza takılan veya bulduğunuz bir otel hakkında daha ayrıntılı bilgi vermeye çalışırım..

Lüks otellere gelinceeeeee...
Kalmak çok mümkün olmuyor..ühü ühü :'( geceliği 300 USD gibi bişi aslında (yani Avrupa standardında çokta pahalı olmuyor aslına bakarsan.. ama ha ne yapabilinir, paraya kıyıp bir gece kalınır, hevesini alırsın eheheh) Ama ama inanılmaz hoteller bunlar!!!!!! (gene bir şekilde bu otellerde de indirim yapılıyordur bence, ha ama ne oluyor 300USD değil de 200 olabilir geceliği :)) (şimdi netten baktım, özel internet fiyatları da varmış mesela 229dolara iki kişilik oda gibi -ahahah benim burada İbis Hotelde vereceğim paraya denk geliyor üç asağı beş yukarı!!)

Bu oteller: en meşhuru The Oriental Hotel.. kalınmasa dahi burada bir "high tea" içmeden dönerseniz ayıp!!


Author's lounge’da her gün saat beş civarı güzel sandviçler güzel tatlılar esliğinde kendinizi şımartın.
Diğer lüksleri sırayla sayıyorum: (nehir kıyısındakiler) Shangri-La, Sheraton Royal Orchid, The Peninsula, Marriot, Sehir merkezindekiler: Conrad, Sheraton, Plaza Athenee, Banyan Tree vs vs.. bütün bu otellerde hem aksam beş çayı çok güzel olur (bazılarında canlı müzik de oluyor), hem de aksam acık büfe süper yemek yenir.. deniz mahsullerinden tutun sushi’lerine kadar.. enfes enfes!!! tas çatlasa da 50dolar verirsiniz bu sinirsiz yemek için!!!!


BEN BANGKOK’U OZLEDİMMMM!!! :((

neyse.. tabii herkesin Bangkok deneyimi kendine..
bütün bu güzelliklere karsı gene çok zevk alarak en salaş yerlere de takilinabilir: backpackerlerin cenneti diye bilinen Khao San Road bölgesinde hem ucuza guest houselarda kalabilirsiniz hem güzel güzel diğer "bitlilerle" kaynaşabilirsiniz :P The Beach filmindeki gibi :D
Khao San Road’daki guest housler hakkında çok bir fikrim yok o yüzden nelere hazırlıklı olmanız gerekir söyleyemeyeceğim maalesef.. Ama ortam süper.. Yemekler süper..o cadde kendine has ve çoook keyifli bir yer :))

ALTİNİ CİZMEDEN EDEMEYECEĞİM SAKİN HA İLEGAL AKTİVİTELERE GİRMEYİN.. VALLA AKLİNİZ ALMAZ BİRDEN "MİDNİGHT EXPRESS Filminin Tayland versiyonunda bulursunuz kendiniz!!!!! Çok ciddi bir suçtur!!!!! kimse kurtaramaz sizi

......

Bütçeye gelelim.. nasıl bir tatil geçirmek istediğinize bağlı olarak değişebilir.. sokakta yemek yerseniz (seçerek ama-yoksa motor ariza yapabilir.. hatta nerde yerseniz yiyin zaten yapacak ahahaha )neyse..pardon :D, evet sokakta bir Ogün için 40baht verip karninizi doyurursunuz ama herşey tay yemeği yiyip yiyemeyeceğinize bağlı.. yoksa bisküvi ve konserve ile zaten yemek masrafından kurtulmus olursunuz :P.. Eğer yediklerinizden emin olamıyorsanız vejetaryen yemeklerini deneyin..en azından içinde ne domuz ne de başka yenmicek şeyler olmadığına emin olursunuz..gayet de güzeldir vejetaryen yemekler..

Eğer yok ben sokakta yemem diyorsanız da, size hem makul fiyata hem de her şeyden denemeniz için iyi bir secim olabilecek Central Chitlom Alışveriş merkezinin en üst katındaki The Food Loft'u öneririm.. aslında hep ayni yemekler ama en azından daha bir güven verici olabiliyor bu food court. Gene yok kalsın ben Uzakdoğu mutfağını sevmiyorum diye ısrar ederseniz de Pizza Hut var, Kentucky Fried Chicken var, Mc Donalds var kardeşim, aaa :D

Tayland ucuza ve güzel Çin yemeği ve Japon yemeği yiyebileceğiniz ender yerlerden..özellikle Japon yemeği için geçerli.. meşhur Oishi isimli bir restoran zinciri var.. 500baht'a yani 12-15usd'a acık büfe cin-Japon ve Sushi bar..oooy..oyyyy süper süper!!!!!
Gene oishi marka soğuk yeşil çayı da şiddetle tavsiye ederim..her yerde bulunur..ballısı, limonlusu valla hepsi çok güzel bana göre :P

Bangkok deyince ben böyle kendimi kaybediyorum.. Türkiye’nin dışında yaşamak istediğim tek yer diyebilirim.. büyüleyici, huzur verici ve hiç uyumayan bir şehir :))

Ben bol bol mideyi ilgilendiren şeyler yazmışım.. kemküm :P biraz da turistik mekanlardan bahsedelim..



Maalesef Brüksel'e gelirken ağırlık oluyor diye foto albümlerimi getirmemiştim, o yüzden kendi çektiğim resim hiç yok elimin altında, zamanında babamdan aktarmış olduğum onun çektiği birkaç resim var ama çok eksiklik hissediyorum böyle kuru kuru anlatınca Bangkok'u..
Süper bir site buldum ama çok güzel resimler var, ve işte budur dediğim resimler hepsi. Merakınızı gidermek için boş vaktinizde Bangkok Photos'a bir tıklayın derim ben :)
Bunun dışında, ilk resim Peninsula Hotel'inin sitesinden, ikinci resim'de Oriental'ın sitesinden alınmıştır. Üçücüsü ise Banyan Tree sitesinden alındı.
Diğer resimler ise Babişkomun çektikleri.. hay allah izin de istemedim ama :)))

Wednesday, July 25, 2007

Sil Baştan?


Şu sıralar kafayı yemiş durumdayım..


İnsan hayatına bu kadar zor mu yön verir kardeşim? Bu kadar zor mudur karara bağlayıp hadi bakalım kolları sıvayalım demek ??

Her şey ortada işte, A planı mı, B planı mı derken birden B planı suya düşüyor bu sene için.. ama azıcık daha araştırdığımda, bu sefer karşıma aklıma gelmeyen bir C planı çıkıveriyor.. Aslında şimdi hatırladım...Kongo'ya gittiğimde ben bu C planını düşünmüştüm ama sadece düşüncede kalmıştı.. Şimdi yeniden karşıma çıktı, bak sen?

Neden bahsettiğime dair hiçbir fikriniz yok biliyorum.. kendi düşüncelerime dalmışken birden yazarken buluverdim kendimi...

Efeendim, açıklayım ben size.. biz böle ailecek zırt pırt ülke değiştiriyoruz ya.. e benim de elimdeki, affedersiniz pek bir havalı Siyaset Bilimi & Kamu Yönetimi diplomamın, bu gel gitlerle dolu hayatımızda havasından başka bir getirisi olmuyor bana.. çok de severim kendisini: P az ter dökmedik alacağız diye, ama işte mutfağıma çerçeveleyip asmaya henüz elim varmadı... (hey gidi günler heeey... pek bir nostaljik oluverdim birden) Hmpfff :'(

Ne diyorduk? Hmm? E biz napcaz o zaman dedik? Orada burada, zaman ve mekanı hiçe sayabilecek, süper güçlere sahip bir diploma olsun elimizde o zaman dedik.. sihirli değnek misali :D

Düşündük taşındık, benim de sevdiğim şeyleri ele aldık ve dedik ki.. Aslı, sen madem böle yabancı dil öğrenmeyi de, öğretmeyi de pek seviyorsun, e o zaman haydi bakalım geliştir şu işi ve al eline bir dil diploması ki, öğretmenlik kapıları sana açılsın :)

Nasıl bir plan ama? Evet çok düşündük, belli oluyor dimi :P

Buna alternatif bir sürü muhteşem fikirler de vardı ama, memur çocuğu olunca (yok babişko sen üstüne alınma, ben çoook mutlu bir hayat geçirdim memur çocuğu olarak, daha güzel olamazdı inan bana, çok teşekkür ederim bizlere sunduğun bu hayat için :) -parantezi kapatalım yoksa nostalji gözyaşlarım şıpır şıpır akacak şimdi) ... evet, kendimize garanti bir iş alanı arayalım dedik, şöyle emekliliği de olan :D


Aslında muhteşem fikirlerimin arasında mesela çikolatacı (*) olmak, sanat tarihi okumak vardı (Türk filmlerindeki zengin fabrikatör kızının İtalya’da okuduğu gibi eheheh :D), yazarlık denemeleri vardı.. hatta ve hatta emlakçı bile olmak vardı-e biz Brüksel’de ev ararken çok zorlandık ya, biliyoruz beklentileri ve eksikleri)

Çok uzattım çok.... Daha bir sürü yere telefon etmeliyim.. ama kimseye ulaşamıyorum.. valla bir tek TR deki ve Belçika'daki üniversiteler çalışıyor sanki.. Maşallah, Fransızlar kompile tatil :D

Evet, iki tane seçenek kaldı elimde,

1/ Dil ve Edebiyat Master’ına başvurmak.. ki jüri kararı ile kabul edilirsem edileceğim.. dur bakalım.. eğer ekstra ders vermezlerse iki sene okunacak ve Belçika'da ders vermeği garantilemiş olacağız.. Tr için bilmiyorum diyeceğim, çünkü Ankara'da görüştüğüm eğitim enstitüleri "hayır efendim, master yeterli değildir, lisansınız dil olmalı" dedikleri için.. azcık tedirginim..

2/ Uygulamalı Yabancı Diller lisansımı bitirmek.. ama uzaktan bitirmek.. Paris X Üniversitesinin uzaktan eğitiminden yaralanarak benim teee fiii tarihinde Fransa'da başlayıp bıraktığım bölümün lisans derecesini almak... tahminen 1,5 sene (evet bölüm değiştirdim, hayat işte böyle bir şey.. değiştirmeseydim şimdi bu dertleri yaşamayacaktım, değiştirmeseydim ama İlker’le tanışamayacaktım.. yoksa kaderin bir cilvesi dediğimiz şey aslında ne yaparsan yap, varacağım nokta aynı mı demektir ?? )

Lisans dediğime bakmayın, bütün sistem değişti Avrupa'da artık Lisans Diploması 3 senede alınıyor (evet mantıken bizim 4 senelik üniversite diplomamıza denk) ama giderek 5 senelik eğitime doğru yönelim, bizim anladığımız üniversite mezunu master derecesiyle bitirmiş oluyor okulu... evet benim de kafam karışıyor.. lisans diyorum Belçikalı anlamıyor, bachelor diyorum Fransız anlamıyor bu sefer.. aaa ben türküm ama, benim hiç anlamamaya hakkım yok mu? işte ne gerekiyorsa yapın da şu lisansımı (Türk kriterlerinde) alayım işte....

ahaha aklıma şimdi başka bir şey daha geldi ama özel okul olduğu için çok tuzlu.. aslında göreceli tabii ama.. bu Fransa'daki eğitimle de aynı kapıya çıkıyor aslında.. ama uzaktan eğitim yerine, Brüksel'de okullu olmak anlamını taşıyor..


Sil baştan, yeniden okuyacağım ben bu gidişle.. kucağımda çocuğum derslere girerim artık eheheh :D (bak gene bu lafla yoksa çocuk mu gelio diye heyecanlananlar var biliyorum :D.. benim ki lafın gelişi caaaanım... )


Kalın Sağlıcakla :)



Açıklamalar:

( * ) Efendim, pek muhteren abiciğim (Türk Dil Kurumu Müfettişi gibi maşallah), geçen yazılarımdan birinde , çikolata kelimesini ısrarla yanlış yazdığımı (çukulata), telefon görüşmemizin ilk dakikasında dikkatime getirmişti.. Malumunuz, bazılarınızın gözünü tırmalıyordur zaten, yazılarımda çok fazla yazım hatası oluyor, biliyorum.. bazen bir an önce yayınlamak için, kontrol etmek çok uzun ve zor geliyor (e çok uzun oluyor yazılar, yoruluyorum valla). Sevgili eşimin tavsiyesine, word'da yaz, sonra buraya yapıştırmayı da pek uygulamıyorum .. ama bu minik kutucukta yazmakla, word'da yazmak arasında çook fark var... yazan bilir diim :P, dimi ama ? Neyse, uzun lafın kısası.. bazen daha çok çaba sarfediyorum yazarken, ama inanın konuşma dilinde yazmak da ayrı bir hoşuma gidiyor ve sanki kendimi o zaman daha iyi hatta "sesli" ifade edebliyormuşum gibime de geliyor..

Çikolata kelimesine gelince.. "çikolata" telafuz ve yazılış olarak bana hep yanlış gelmiştir.. niye bilmem ama ,doğrusu kulağıma çukulata hep daha güzel geliyor.. (mesela menü-mönü, sandviç-sandöviç örenklerinde olduğu gibi..) ama yanılıyormuşum.. Hatta zamanında bir şarkı vardı.. "Çikolata kız, çikolata kız" diye.. amma cık cıklamıştım.. yanlış söylüyor diye.. evet ben burda noktayı koyayım en iyisi :)


Türk Dil Kurumu:

çikolata
isim İtalyanca cioccolata

Yazım Kılavuzu'nda Söz


çikolata çikolatacı çikolatacılık,-ğı çikolatalı
çikolatasız


****

Kaynak niyetine : yukarıda çalışan kızların fotosunu, bütün günümü geçirdiğim ULB'nin sayfasından aldım..


Monday, July 23, 2007

Tatil Bitti

3 haftalık, dört gözle beklemiş olduğumuz tatil bir solukta bitiverdi.. bişi anladiysam arap olayim dicem, ama demiim.. gene de denize girdik, güneş yüzü gördük, 30 derece ve üstü nasıl birşeymiş hatırladık işte.. yok yok.. kısa mısa ama güzeldi... en güzeli de memleket hasreti giderdik.. benden çok ilker tabii ki :)

Kısa kısa yazacak o kadar çok şey birikti ki aslında.. mesela gider gitmez gözümüze serap gibi gözüken sebze meyve bolluğu ve bunların, benzeri olmayan enfes tadları.. Gittiğimizin ilk günü kayınvalidemlerde meyve hazirlarken, dolaptan çıkan bu 7 kiloluk kirazları çekmeden edemedim.. sırf bakarken gözüm doydu :) biz de buralarda 200 gr'lık paketlerde aliyoruz kirazi.. iki paket alinca kasada kendimi çok zengin hissediyorum :P kilosu da 8 euro hani !!

Yani uzun lafın kısası: biz bu yaz meyveye doyduk :D özellikle kiraz ve karpuza..

***
Bu sene deniz tatilimizi Kıbrıs'ta yaptık ve çok farklı duygularla ayrıldım ben Kıbrıs'dan.. Özellikle Kıbrıs sorunu hakkındaki düşüncelerim bambaşka bir şekil aldı, kıbrıslılarla konuştukça.. Bir de çok hoşuma giden ve kıbrıs'ta muhalefetin sık sık tekrarladığı bir laf benim için bu yaza damgasını vuran laflardan biri oldu: "Yes Annan dedik, Ye Anam anladınız" :D

Kuzey Kıbrıs el değmemiş bir cennet hala.. denizi muhteşem güzel ve inanilmaz berrak, kumsalları henüz yoğun bir turist akımına uğrayamadığı için hala tertemiz.. Ben çok keyif aldım Kıbrıs tatilimizden.. Bununla birlikte görümcemle de daha fazla vakit geçirdiğimiz için ayrı bir mutlu oldum :) Tek üzüldüğüm şey, bol bol balık ve deniz ürünü yiyeceğimizi hayal ederken her gece neredeyse et yememiz oldu.. ama olsun, Brüksel'de mangal yapamadığımız için o da ayrı bir keyif kattı aslında tatilimize :)

***
Evet, bir de Türkiye'deki seçim çılgınlığını yaşadık birebir.. Bazen gülerek bazen düşünerek partilerin seçim afişleriyle yattık kaltık 3 hafta boyunca.. Mizah dergilerini ayrı bir keyifle okuduk ama..... oyumuzu kullanamadan gözümüz yaşlı döndük..

Eğer 2002 seçimlerinde Türkiye'de oy kullandıysanız, sistem artık sizi otomatik olarak kullandığınız yere kaydediyor (muhtarlık ve ikamet adresi ile birebir hiçbir alakası yok..), ikametkahınızı aldırdıysanız bile, seçmen listetleri askıya alındığı dönemde seçmen kaydınızı dondurmanız gerekiyormus eğer gümrük kapısında oyunuzu kullanmak istiyorsanız.. biz bunu maalesef çok geç öğrendik.. Yüksek seçim kuruluna gittik vs ama yapıcak bişi yokmuş.. Biletimi uzatayım dedim Ankara'da oyumu kullanmak için, ama gurbet havayolları sevgili Onur Air, tarih değişikliği için benden 160 euro isteyince.. oyumu kullanamadan geldim işte..

***

Geldik, gelmesine Brüksel'e de ben hala ruhen Türkiye'deyim onu anladım.. bavulumu bile boşaltmak istemiyorum.. yarısını boşalttım gerisi öylece duruyor..

Türkiye şu günlerde kuraklıkla burun buruna gelmişken buralarda her gün maşallah bu kadar yağmur yağması beni daha da bir üzüyor... Alın size küresel ısınma..

Benim anlamadığım şey, kaç aydır basbas bağrılıyor, yazılıyor, çiziliyor barajlar boşaldı aman dikkatli kullanın suyu diye.. e tamam yazmak çizmek, uyarmak bir yere kadar da.. niye barajların %6 doluluğa inmesini beklersin önlem almak için.. Ankara için konuşuyorum, ağustos ayından itibaren gün aşırı verilecekmiş su.. e sen bunun bu noktaya geleceğini biliyosun da niye bunun önlemini almıyorsun.. %50 doluluğa geldiğinde başlasaydın ya yavaştan su kesintilerine.. belki %6'ya gelmezdik bu kadar çabuk, bu esnada nehir suyunu arıtıp ankaraya vermeye başlardın bile belki?? Ben bişi anlamış değilim valla ama türkiye koşar adımlarla kuraklığa doğru gidiyor :(

Canımı sıktım kendi kendime bak gene :(


Uzun lafın kısası: ben döndüm.. pek yakında gene yazarım, yine yazarım.. hep yazarım :D

aklıma Radyo Odtü'nün modern sabahlardaki "merabaaaa, cüceyim ben" (konuşan cüce) şarkısı geldi.. hoşuna mı gitti :P ehe ehe ehe :D


kalın sağlıcakla :)