Hava alanında bulduğumuz Gabriel Garcia Marquez'in 2 kitabını da bir çırpıda bitiriverdim (tamam tamam, kısaydılar itiraf ediyorum) ve bir kere daha benim büyük Marquez'e neden bu kadar hayran olduğumu anladım: Beni alıp çooooook uzaklara götürmesine bayılıyorum.
Hani bazı kitaplar vardır, resmen içine gömülerek okursunuz. Hatta o kadar çok kaptırırsınız ki kendinizi işi gücü bırakıp sadece kitaba verirsiniz kendinizi. Bir de sonlarına doğru, garip bir hüzün sarar insanı... Bitmesini istemezsiniz bir türlü ve o yüzden ağırdan almaya çalışırsınız ama nafile, merak işte... bir solukta bitmiştir.
Marquez'in gerçekçi ama bir o kadarda sihirli dünyasında kaybolmak benim için paha biçilmez bir zevk. Ne vizon kürklere ne de pırlanta taşlara değişmem valla :P
Hatırlarmısınız bilmem ama kısa bir zaman önce hepimizin e-postalarında dolaşan bir powerpoint sunum vardı. Size de bir yerlerden ulaşmış olması muhtemeldir. Bu powerpoint'ta yazan metin denilene göre Marquez'in yazdığı son mektubuymuş. Aslında çok güzel bir mektuptu. Ancaaaaak, Wiki'de mi okudum hatırlamıyorum ama Marquez'in bu konuda bir açıklaması vardı: "Okurlarımın benim bu kadar klişe bir mektup yazabileceğimi düşünmeleri beni çok üzdü" :))
Marquez'le ilk tanışmamın sonunda (Kolera günlerinde aşk) içimden geçen ilk düşünce: Benim Marquez'i muhakkak İspanyolca okumam lazım! Bu isteğim hala devam ediyor... Üniversitede bitirmiş olduğum İspanyolca kursunda öğrendiklerimi bir gün belki yeniden canlandırabilinir ve ben bülbül gibi
İspanyolca şakımakla yetinmem, bir de yanında Marquez'in şaheserlerini İspanyolca okuyor olurum :) Ah! ah! Wishful thinking tam da buna denir işte!
Şunu da belirtmeden edemeyeceğim, Türkçe tercümeleri de çok başarılı, tebrikler!
Dünya Marquez'siz çok tatsız olurmuş...
- Kolera günlerinde aşk
- Yüz yıllık yanlızlık
- 12 gezici öykü
- Aşk ve diğer cinler
- Yüz yıllık yanlızlık
- 12 gezici öykü
- Aşk ve diğer cinler
No comments:
Post a Comment