Thursday, April 12, 2007

Kaosunu sevdiğim Ulus'um, Yansimalar konseri ve Hayatimda yediğim en güzel döner

Bu sabah erkenden kalkip, önce güzel bir kahvalti ettik babişkomla :)

Kahvaltidan sonra da ver elini Anadolu Medeniyetler Müzesi... Kayinvalidemle gittiğim seminere bu sefer babami da kandirip götürdüm :)

Sen mi ben mi kullanirsin konuşmalarimizdan sonra -benim de hala sabah sersemliğim üstümde olduğu için- arabayi babamin kullanmasinin iyi olucağında karar kılıp, çıktık yola..

Oy oy oy.. ben tabii nerden bilem Ankara'min sabah trafiğini.. hele şu metro çalışmaları yüzünden daralıp daralıp genişleyen Eskişehir yolunu !!! Keşke yol çalışmalarıyla kalsaydı sabahki maceramız, bütün bu trafik sıkışıklığına ek olarak benim çok bilmiş çenemin "yok gara burdan dönmicez" dememle kendimizi İbni Sina hastanesninin orda bulmamız, tek yönlerden dolayı istediğimiz yere giremememiz, ordan burdan girip çıkarken benim gene çok bilmişmiğim yüzünden bir kere daha yanliş göne girmemizz... Ammmaaa Usta Söför eski Ankarali Babişko bizi ordan döndürdü , burdan döndürdü; Ulus'un kahraman dolmuşcularından yol kapti ve sonunda Çıkrıkçılar yokuşundan düz çıktık ve ilk sola sapmamızla bizi Müzenin önüne çıkariverdi :)))

Çıkrıkçılar yokuşunu da hemen tanidim :P Kına gecem için kayınvalidemle nasılda güzel dolaşmıştık oralarda.. cok keyifliydi çoook..


Bu arada söylemeden edemiciim: ben ülkeme hayranim, sabah sabah bu kalabalık, bu koşusturma, benim o çok özlediğim kaos :). İste budur!!!

Bu kadar çalışkan olmamız da beni hem çok mutlu edio hem de düşünmeden edemiyorum.. Yahu çalışkanız çalışkan olmasına, ama niye hala ülkemizi düze çıkaramadık bir türlü??? (bu da başka bir yazı konusu zaten, bir başlayıp içinden çıkılamicak konulardan )


Neyse, Ulus'un o tatlı belalı kaosundan kaçıp, kendimizi müzenin huzur veren bahçesine ativerdik :) Benim Ankara'da en çok sevdiğim mekanlardan biridir Anadolu Medeniyetler Müzesi. Kaç kere gittim bilemem ama sanırım en son içini gezmem 2 sene önceydi.. demek ki yeni bir gezinin zamanı gelmişşş :)

Bu haftaki seminer Osmanlı Sanatıydı.. hiç üstünde durmayacağım çünkü pek keyifli olmadi :( osssun dinledik ettik, yeni birşeyler öğrendik gene :)


Hmm.. Hikayemin devami dün aksam mezunlar sitemizden öğrendiğim Yansımalar konseri ile ilgili.. Ben dün akşam bu haberi okuyunca yerimde duramadım mutluluktan ve aksam aksam hemen gidip bilet alalim die gene babişimin kolundan çektim :P ve akşam sekiz gibi Arcadium'daki Ada kitapevine gittik.. Heycanla "Yansimalara üç bilet lütfen" dedim ve ne duyiiim.. yanlişmişşş.... Ada'nin konserle alakasi yokmuş, kimse onlara bilet milet vermemiş satmak üzere.. nasil bir hüsranla ordan ayrildim anlatamam.. Konser p.tesi günü.. e Yansimalar da müthiş bir grup.. kesin yer kalmicak die panik oldum :(

Bu esnada eşimle de sms'leşioruz.. Onun da bu konsere çok gelmek istiyecegini biliyorum ve çok da üzülüyorum burada olmadığından.. derken bana bir sms yolladi: "bu saate ne bileti?" okur okumaz gülmekten yerlere yattim :D

Canim kocacim, burasi Belçika değil ki saat 17:45'te dukkanlari kapasinlar..

Burasi Türkiye, çalişkan Türkiyem benim :)
Saat 22'ye kadar dükkanlarin açık olduğu Türkiyem..
Sabahlari kapına taze ekmek ve gazete getiren Türkiyem,
Bir alo ile evlere damacana su getiren Türkiyem,
Bir alo ile bir paket sigara bile olsa marketin sana çocuğu yollayacaği Türkiyem...
Yemeğini yedikten sonra müessesenin ikramidir diye çay getiren Türkiyem,
Azcik lafa kalsan dükkanda, hemen birşeyler ikram eden CANIM TÜRKİYEM burasi benim :))))))

Sanırım uzun süre Belçika'da kalınca bu gibi hizmetler bir kenara, insanliğin bile hala olabilceğini unutuyor insan :(

Herneyse.. başka bir işimiz için Bestekar'a geldik ve ordan da eve giderken Yansımalar Konseri biletlerimizi Odtü Kultur Kongre'den almaya karar vedim, e gitmişken de hem eski okul günlerimi anar hem de Çarşi'da bir yemek yeriz diyordum ki, Babişko hazir Bestekar'a kadar gelmişken sana müthiş bir döner yedireğim, ne dersin dedi.. Valla neden olmasin dedim ve beni "Süha'nin Yeri" ne götürdü..


(Süha'nın oğlu Serdar)

Küçücük ve tertemiz bir dükkan.. duvarlarda çerçeveler içinde yerel gazetelerde çıkan en iyi ankara döneri konulu yazilar. Hepsinde de Süha'in Yeri'den bahsediliyor. Tezgahın hemen üstünde de çok güzek bir Atatürk'lü siyah beyaz resim-Ankara Palas'ta verilen bir yemeğin resmi :)..

150 yillik dönerci yazio servislerin üstünde de :) Hemen bizim masanin yanindaki çerçevelenmiş gazete kupürünü okumaya çaliştim.

Babamin bildiği Kale'nin orda küçük bir dönerciymiş Süha'nın Yeri ama o zamadan beri de meşhurmuş ..
Okuduğum yazida da, ankara dönerinden bahsediliyordu; ankara dönerinin en önemli özelliği sadece etle yapilmasiymiş, yani aralara kiyma vs konmuyormuş hiç.. Süha Usta'nın döneri eskiden kuzudan yapiliyormus ama mesleği devranlan oğlu kuzu yerine artık süt danasi kullaniyormus ve 10 kg'lık bir etten 2 kg'a yakın sinirler temizledikten sonra-ki bu işlem 2.5saat aliyormus, küçük bir bıçakla ette delikler açip tuzlaniyormuş ve et sonra dinlenmeye bırakılıyormuş... Ankara dönerinde hiç bir baharat da kullanilmiyormuş veya soğan suyuna da batirilmiyormuş et, yani kisacasi ankara dönerinin en önemli malzemesi etin ta kendisiymiş :)

Dükkan küçük ve tam öğle vakti olduğu için müşteriler de akın akın geliyordu. Her yeni gelen de bulunan boş yerlere oturtuluyordu :)
Tezgah da küçük, müşteri de çok ve döner de taze taze yapildiği için (yani yakarak değil hani :P) bekleme süresi diğer dönercilerle kıyasla uzun sayılabilir.. ama değer mi??? DEĞER!!!! :)

İlk başka köfte istedik ortaya, sanirim bi 20 dakka bekledikten sonra ancak bize sıra geldi :) Köfteleri de nefes almadan bitirdik resmen :P hatta resim çekelim dediğimde tabağın yarısını mideye çoktan indirmiştik :D.. enfesti köfteler enfessss :)))))

(resim icin kurtarabildigimiz birkac kofte-doneri cekmeyi dahi dusunemeden yedik bitirdik :D )


Ardindan Dönerimizi beklemeye başladik, sanirim gene bir 10-15 dakika bekledikten sonra dönerlerimiz de geldi.. O kadar basit ki sunumu ve yemeğin kendisi şaşarsiniz... çeyrek ekmek içine sırf döner, yanında sumaklı soğan ve domates dilimleri. Bu kadar.. ama teddütsüz : HAYATIMDA YEDİĞİM EN GÜZEL DÖNER diyebilirim... hosta piknik vs yaninda çok afedersiniz halt etmiş...

Gene içimi çekerek İlker'i andim.. keşke o da burda olsa.. Ankara'ya beraber gelişimizde muhakkak onu Süha'nın Yerine götüreceğim..

Eğer siz de gitmediyseniz ve Ankara'da iseniz.. MUHAKKAK gidin.. gidin ve gerçek Ankara döneri yiyin :))) ben bundan sonra hiç bir döneri beğenmem artik :)



*******

Yansimalar Konseri
YER : ODTU Kultur Kongre Merkezi, Kemal Kurdas Salonu
TARIH:16 Nisan Pazartesi SAAT : 19.30
BILET : Ogrenci 5 YTL, Tam: 10 YTL
Biletler ODTU KTMT Binasi(Endustri Muhendisligi Arkasi, Topluluklar Bolgesi), KTMT Standlari ( ODTÜ Carsi-Kutuphane), KKM Bilet Satis Ofisi, ODTU Arkadas Kitabevi, Imge Kitabevi(Kizilay- Konur Sokak), Ada Kitabevi(Cayyolu Arcadium) kanallarindan edinilebilir.


Süha'nın yeri
Bestekar sokağın Akay caddesine yakın olan tarafında, Tunali'dan gelirken sol kaldirimda :)

Thursday, April 5, 2007

Yârim Istanbul Gel Öpeyim Gerdanindan

Gecen cuma'dan beri Istanbuldayim...

Belki de en dogrusu abimlerdeyim demeliyim :) cunku Istanbul'dan cok onu, esini ve en onemlisi yegenimi gormeye geldim ben :)


Bir sene sonra tekrar, yeni bir ulkede, yeni bir sehirde ve yeni guzelliklerle bulustuk :)

Yegenim- canimin ici, 16 aylik olmusss.. en son biraktigimda 4 aylikti..
Hala bile diyor ama kafasina esince :(
Sanirim cok fazla baski yaptim ve o kelimenin ne kadar degerli oldugunu anladi ki serseri kiz, keyfine gore bir "ALA" dio ve kikir kikir gulmeye basliyor benim eriyen yuregimi gorunce :)

Gozumden uyku akmasina ragmen azcik daha yazicam...


Guzel ulkemin bu cok guzel sehri beni gene buyuledi. Enerjisi, kaosu, tarihi ve hatta tozu topragi- her ne kadar bazen beni endiselendirse de- benim İstanbulun ne denli degerli bir sehir oldugunu bir kere daha hatirlamami sagladi..
Ay cok fena uykum geldi.. kac gundur geceleri giriyorum bloga birseyler yazayim diye ama iki dakkadan fazla dayanamamistim bugune kadar.. Bugun azcik da olsun yazdim ya, bu benim icimi bir hafta ferah tutar, sonra gene baslarim "of yazicak o kadar da cok seyim var ama neden zaman bulamiyorum" demeye :(
Mesela bir tadimlik veriim ben:

Ankara etnografya muzesinden bahsetmek istiyorum;
Antep yemeklerinden ve bir kac tane de tarif verme niyetindeyim;
Yegenimle yasadigim bu guzel anlari paylasmak istiyorum sizlerle ve belki bir yuz gorumlugu karsisinda bir foto bile koyabilirim ehe ehe :D;
2,5 sene sonra gordugum elimize dogmus olan kuzenimin oğlu ve bunun yarattiği "yaşlaniyoruz biz" psikolojisini de ele almak istiyorum bilare;
gorusebildigim -cocukluk diyecegim artik- arkadaslarimi (ee nerden baksan 16senelik arkadaslarim) gormemin bana verdigi mutluluktan da bahsetmek lazim.. lazim da lazim..
ay daha cok sey var yazmak istedigim ama zaman bulamiyorum zamaaaaaaaaaaaan :P