Monday, February 28, 2011

Yalaaaan söylüyorsun, yalan!

Önce Cem Yılmaz'ın aşağıdaki skeçini seyredelim lütfen.



Seviyorum ben bu adamın mizah anlayışını :) O kadar çok seviyorum ki, yaptığı espirileri bile fil hafızamın bir köşesine kazıyorum. Sonra da söylediklerini kanıtlanmış, şüphe götürmeyen somut verilermişcesine bir güzel kabülleniyorum. Ciddi bir sıkıntı yaratabiliyor tabii bu durum... Nasıl mı? Buyrun anlatayım, rezilliğime hep beraber gülelim (Çok gülmeyin haaaa, darılırım yoksa. Ciddiyim!) :P


I.PERDE

Kadın çok sevdiği biricik kocasını bir hafta önce Roma'ya yollamış. Kendisi üzülerek Ankara'da kalmak zorunda kalmış. Uyuz ve sıkıcı bir akşamında faydalı bir iş yapmaya karar vermiş - Gecenin bir vaktinde, can sıkıntısından girişteki aynanın önünü temizlemeye kalkışmış.  O kadar çok ıvır zıvır varmış ki: bozuk para mı ararsınız, buruşturulmuş fişler mi, notlar, faturalar mı, yoksa göz damlaları mı siz karar verin... Kadıncağız, saklanması gereken fişler ve faturalar güme gitmesin diye tek tek, bir güzel ayıklamaya koyulmuş aynanın önündeki ıvır zıvırları. Güzel güzel ayıklarken, değişik bir makbuz geçivermiş eline. Kadın şaşırmış :


"Cica Cica Boom-  Night CLub, Floor Shows, Lap Dancers" ?????  40 Euro ????  

- Ulan Adam... Gidecektin de bana niye söylemedin?? Hem niye bensiz gittin ki?? Aşk olsun yaaa, niye söylemiyorsun gittiğini??? :((( 

Kadının gözü yavaştan seğirmeye başlar, dzzzt dzzzt diye arıza sesleri çıkmaya başlar beyninin bilumum köşelerinden.... 


II. PERDE

 Karı koca Facebook'tan çetleşirler : 

- Amore mio?? Sen hangi arada derede gittin striptize? Hem bana niye söylemedin? Bekleseydin birlikte giderdik? 40 euroluk makbuzu bulmasam söylemiyeceksin? Lapdance makbuzu mu bu? 

- Ne makbuzu? Ne lapdance'i????

- Ahaha :)) Unuttun söylemeyi, di miii?? Şimdi de kafanı toparlayıp, işin içinden çıkmak için zaman kazanmaya çalışıyorsun.. Hadi ordan, hadiii :)) Yeme beni :) Soruya soruyla cevap verme İlker. Valla tam Cem Yılmaz skeçine döndün, haberin olsun :))) Ahahaha :))

- Ya valla ne makbuzu, anlamadım. Hem lapdance makbuzu mu olurmuş?? Neden bahsediyorsun anlamıyorum. Fotoğrafını çekip yollasana, vardır elbet mantıklı bir açıklaması.

- İlker.. (kocaya isimle hitap etmeye başladı mı kadın bilin ki havada gerginlik var) İlker, bak gerçekten de gittiğin için kızmıyorum. Sadece bana neden söylemedin onu anlamıyorum. Ona bozuldum ben :(( Sen böyle uzattıkça da canım sıkılıyor, haberin olsun... 

- Aşkım, ben seninle herşeyi paylaşıyorum! Bunu niye saklayım ki?? Valla vardır mantıklı bir açıklaması. Fotosunu yollasana harbiden. 

- İlker, lütfen yeme beni. Kocaman bir makbuz işte! Hem tepesinde hem sağ alt köşesinde kocaman "Cica Cica Booom- Night Club, Floor Shows, Lap dancers" yazıyor. 40 euroluk makbuz kesmişler işte... 11 Aralık'ta kesmişler... Percorso yazıyor ortada.. (kadının iç sesi: Ööö..) Sağda üstte Taxi no'su yazıyor, öööö.... (iç ses: Aboooo!)

- Ne oldu?

- Hmmm, yok bişi... (iç ses: rezilsin Aslı, rezil !! Nasıl kaçar gözünden şu koskoca yazı ?!)

- Ya, 11 Aralık diyorsun da... Sen o tarihte Roma'da değil miydin? 

- Evet.. o gün Ankara'ya uçtmuştum. (kadının yüz kıpkırmızıdır, başından aşağı kaynar sular akar bir yandan da patlatacak kahkahayı ama nasıl tutuyor kendini utancından). 

- Ne oldu? Yolladın mı fotoyu?

- Hı, hı. Yolladım, yolladım.. Hmmm.. Öööö.... Aşkım?? Bu makbuz şeymiş galiba, şey... Bu makbuz benim Roma-Fiumicino havalimanı için taksi makbuzum....muş...galiba...  Dikkatli okumamışım da.  Ehe ehe ehe :)) Kem Küm, ihi ihi :)) Ama olur mu yaa?!?  Heryerinde Cica Cica Boom yazan taksi makbuzu mu olurmuş??? Koskoca stirptiz yazıyor sağında solunda! Hayret bişi!!! Hmppf !!! (Çevir kazı yanmasın) Ooof yaaa, çok salağım, çook! Koskoca percorso yazıyor ortada onu bile okumamışım !! Oofff  (percorso: yol)

- Muhahahahahaha :)))))))))))))) GZ!!! Dedim ben sana, vardır mantıklı bir açıklaması diye... Muahhahaah :))))

- Yaaaa :(((( Ama, ama... Sen birden kıvırtmaya başkayınca gözümün önüne direk Cem Yılmaz'ın skeçi geldi. Bak nasıl da kıvırıyor dedim içimden, napiiim??? Ehi ehi... Kem Küm :-/ Oooof, çok kıl oldum bak şimdi kendime !!! :(( 

- Muahahahaha :)))))) Alemsin Kadın!!!


ve Perde kapanır... 


Saturday, February 19, 2011

...

Bir insan kendi hayatına nasıl kıyabilir? Nedir bu ölümcül isyana getirebilecek nokta? Kim veya neler buna sebep olabilir? Ne kadar kararabilir gencecik  bir insanın gözü, kendi elleriyle kendi hayatını söndürmeye yetmesi için? Anlamıyorum diyeceğim. Ama doğru olmayacak, anlıyorum... Aynı yollardan geçtik, aynı havayı soluduk, aynı sıkıntıları çektik diyeceğim ama aynı olamaz yaşanan sıkıntılar, o sıkıntılar hele gencecik bir insanın ölümüne neden olduysa.... Avaz avaz bağırmak geliyor içimden, kelimeler düğümleniyor, sesim çıkmıyor... Yeryüzünde cennet olabilecek  bir ülkede neden ve nasıl birden herşey cehenneme dönüşebiliyor?? O silah bizim evimizdeydi, o koltukta benim eşim de oturdu...


 Mekanın Cennet olsun Osman Tuncel...

Monday, February 7, 2011

Tiramisu Krallığı !

Tiramisu'nun Kral ilan edildiği bir mekandan bahsetmek istiyorum bu akşam ;-)

Sanırım çok meşhur bir yer ama biz her zamanki gibi herşeyi çooook geç öğreniyoruz, keşfediyoruz... Olsun, havalar ısınınca artık yapacak/gidecek bir sürü yeni yerimiz oldu :)))

Havalar ısınınca diyorum da, şu birkaç gün Roma gene ilkbaharı getirdi: 18C dereceydi bugün. Yarın gene aynısı bekleniyor.. Bütün hafta güneşli ve sıcak geçecekmiş. Kara kış yaşayanlardan özür diliyorum :D

Neyse, ne diyordum? Evet, tiramisu!

Roma'ya turist olarak gelenler genelde centro storico'dan ve Vatikan'dan fazla uzağa ayrılmazlar. E normal aslında, ilk haftalar biz de öyleydik. Ama evimiz Roma'nın diğer ucunda olduğu için, mecburen önce yakın çevremizi, sonra scooter'la kaybola kaybola farklı yerleri de azcık keşfettik. Sonuç olarak, şu bir gerçek: Roma'nın merkezinden biraz uzaklaşınca tatlar, kokular, suratlar ve dokular birden farklılaşmaya başlıyor:) Roma'nın içinde binlerce Roma varmış da bizim haberimiz yokmuş ! Bu farklı Roma'ları biz de yavaş yavaş, sindire sindire keşfediyoruz ve nasıl keyifleniyoruz anlatamam!!


Neyse, lafı çok uzatmadan tiramisularıma geri döneyim ben.

Gidilmesi gereken bu mekan San Giovanni mahallesinde bulunuyor. Burası centro storico'nun dışında olabilir ama en güzeli  A metro hattı üzerindeki Re di Roma durağının dibinde olması :)

Bir de San Giovanni mahallesi için şöyle diyorlar: Roma'nın nabzı orada atar !! Gidip uzun uzadıya nabız tutamadık daha ama bence doğru demişler! Kalabalık, cıvıl cıvıl ve "yerel" bir mahalle.  Belki kıyaslama yapmak çok doğru olmayacak ama bize Ankara'da Bahçelievleri andırdı biraz, ruhen en azından :)

İşte bu mahalle'de Roma'lıların akın akın gittiği POMPİ'yi, Tiramisu krallığın keşfettik :))

( Not düşmem gereken bir husus var, benim işte Tiramisu budur dediğim şimdiye kadar bir tek tiramisu oldu, o da sevgili İtalyan arkadaşımız Francesca'nın bize tattırdığı Tiramisu idi. Tarifini buraya yazmıştım.)


Pompi'nin kapısında her zamanki mazara: gençler bir köşede toplanmış sohbet ediyor. İçerisi kalabalık, Arka salonda bir de Dj var müzikten sorumlu. Akşam üstü uğradığımız için, Happy hour'a yönelik "aperitif" köşesi hazırlanmış: içkiler ve atıştırmalık yiyecekler. Bar kısmında, ayakata kahve içmek yerine bu sefer hapur hupur tiramisu yiyenler var. Gözüme arka salona geçerken, duvarda yazan bir not takıldı : "Bar'dan sipariş verdiğiniz tiramisu size masaya oturma hakkı vermiyor" :P Eee masada oturmak için ekstra para ödüyoruz, bir zahmet herkes oturmasın di mi ama? :P


Francesca'nın Tiramisu'sundan sonra en güzel 2. tiramisu budur bence. Kuzey ekolü müdür nedir, bilemiyorun işin sırrını... Ama güneye indikçe tiramisular bozuluyor, benden söylemesi :))

Turist kalabalığından uzaklaşıp, Romalı vatandaşların Tiramisu için özellikle geldikleri bu yere bence zaman ayırıp bir göz atın.

Hadi tiramisu sevmiyorsunuz, o zaman dükkanlar için gidin San Giovanni'ye ;)) Daha ucuza alışveriş yapmak çok daha keyifli olmaz mı? Yorulunca ayak üstü bir de dilim pizza yersiniz mis gibi, insan başka ne ister ki?


Haydin Arrivederci !