Thursday, February 12, 2009

Benjamin Button ve Jay Gatsby


Hızımı alamadım, dün akşam da Benjamin Button filmine gittim.

İlk olarak uzun bir film olduğunu söylemem lazım. Belki biraz fazla uzundu ama hiç bir şekilde sıkıcı değildi.

Doğrusunu söylemek gerekirse, ben biraz hayatın akışına bırakanlardanım kendimi. Beraber gittiğim iki arkadaş ise- özellikle biri- hayata sıkı sıkı sarılan ve bir sonraki adımını çoktan bilebilen biridir. Bu konuda çok uzun konuşmalarımız olmuştur, hayata bakışlarımızı ve beklentilerimizi hep sorgulayan iki arkadaş olmuşuzdur.


Herneyse, filmden çıktığımızda hepimizim halet-i ruhiyesi o kadar farklıydı ki şaşırdım ben gene de biraz. Birimiz karamsar, diğerimiz "Forest Gump olmuş tam bu" diyor, öbürümüz ise "hayat senin elinde, istediğin herşey olursun" diye sayıklıyordu.

Ben etkilendim filmden. Şiddetle de tavsiye ederim. Ruhunuza dokunmazsa brüksel lahanası demiim ben de kendime :)

Kısaca: Forest Gump tadında çok güzel bir filmdi bence.

Uzun uzun anlatamayacağım kadar güzeldi e anlayın artık !


***

Fitzgerald'ın bir de meşhur romanı The Great Gatsby'yi yeni bitirdim...

O da bir o kadar etkiledi beni. Çok güzel yazılmış bir roman.

Okumadıysanız okuyun-not ilk bölüm beni baydı, ortalarda açıldım. İnat ettim bitirecem diye, iyiki de etmişim :)

Ama ben keko gibi merakımdan 1974'de Robert Redford'un oynadığı filmi ararken internette kitabın sonunu öğrenmiş oldum ! :(


Uzun lafın kısası, dediğim gibi anglosakson dünyası beni pek bir sardı bu sıralar, old sport!

Sunday, February 8, 2009

Oscar sezonu benim için yeni başladı


Beklediğim filmler daha yeni türkiye'de gösterime giriyor.

Şaşırtıcı bir durum aslına bakılırsa. Genelde Avrupa'dan önce bütün Hollywood filmleri bizde gösterime girerdi.

Herkesin bahsettiği hiçbir film hakkında bilgi sahibi olamamak çok can sıkıcıydı Brüksel'de yaşarken.

Haydaaa !

Deja vu oldu resmen!

Şu sıralar merak ettiğim ve bahsedeceğim filmlerin çoğu bir golden globe kazanmış ve/veya oscar/bafta ödüllerine aday oldular.

Örneğin:

-Slumdog Millionaire (27 şubat)
-Revolutionary Road (27 şubat)
-The Curious Case of Benjamin Button (bu hafta gösterime girdi ! )


Neyse ki bu akşam gösterime girenlerden bir tanesini seyredebildim:

The Changeling

Angelina Jolie çok başarılı bir oyun çıkarmış, e tabii yönetmen Clint Eastwood ne de olsa :)

Gerçek bir hikayeyi konu alıyor, sinir bozucu ama sürükleyici bir film.

Seyretmeyenlere tavsiye ederim.

Beklediğim filmlerden birinde her geçen sene daha çok beğendiğim Kate Winslet oynuyor.

Titanic filminde ben gıcık olmuştum kendisine. Sebebini valla hatırlamıyorum ama çok gıcık bulmuştum.

Sonra Eternal Sunshine of the Spotless Mind'ı seyredip yavaştan sevmeye başladım kendisini...

Gerçekten de başarılı buluyorum artık kendisini (eminim kendisi de Aslı bir onaylasa beni diyerek bekledi durdu :P )

Hem de gittikçe de güzelleşiyor bence.

Şarap gibi kadın (benim gibi işte :P )

Biraz magazin koktu bu yazı ama olsun, kafa dağıtıcı oluyor.

Abbas Yolcu v. 2.1.

Bir zamanlar ben giderdim bir yerlere... Arkama bakmadan kaçardım Brüksel'in karamsar havasından...

Herhalde çok içerlemiş İlker bu duruma ki :

Artık ben evde oturur, İlker de Abbas yolcu, koyuldu yollara.


Geçen hafta Laurence of Arabia takıldı, bu hafta ise Moskova Geceleri şarkısını mırıldanarak dönecek herhalde…

Ben de istiyorum bir yerlere gitmek. Mümkün ise şöyle güney yarım kürede bir yerler olsun :)

Yahu bir İstanbul’a bile gidemedim, ne güney yarım küresinden bahsediyorum ? Hmmpf ! :(

Hatta "bir deniz yüzü bile göremedim" diyerek, tam küçük Emrah modelinde kaşları çatıp iç çekeyim :'-(

Aaaah Ahhh!

***