Saturday, January 26, 2008

Raki - Balik.. Nerede roka ? :))

Ozcan Deniz'in bu yaza damgasini vuran bu yukaridaki sarkisini sanirim hepimiz en az bir kere olsun duymusuzdur.. Evet, biz de aynen yukaridaki nakarati soyleyerek kendimize bir raki-balik ziyafeti yapmak icin ( arkadasimizin dogum gununu bahane etik desek dogru olacak :P) cumbul cemaat Sablon'daki Taka restoraninda bulduk kendimiz :)


Iki senedir raki-balik asermelerimizi toplasan bir cocuk getirmistik simdiye kadar dunyaya :P Halbuki kac kere gecmisizdir Taka restoraninin onunden ama hicbirimizin aklina Bruksel'de raki-balik veeee fasil olabilecegi gelmedigi icin hic ustumuze alinmadan hep yolumuza devam ettik.. ama artik bu hasret bitti!!! Ey Bruksel'de yasayan vatandas! Senin de canin bir "donulmez aksamin ufkunda" 'yi soylerken raki bardagini tokusturup nefis bir levrek/cipura yemek isterse, bil ki cok yakininda-hemencecik Sablon'da, Taka senin derdine derman olacaktir :)))


Valla dogum gunu bahane raki-balik sahane oldu resmen bu gece :). Gercekten de cok ama cok uzun zamandir kendimi bu kadar memleketten uzak ama bi o kadar da yakin hissetmemistim.. Piyanist-santor arkadasa eslik ederken o kadar garip duygular icindeydim ki, tuylerim diken diken oldu...

Bir de uzun zamandir " bir dugun olsa da iki gobek atsak" diyordum hep.. o da bu geceye kismetmis :P Ne yalan soyleyeyim... ben bu aksam bruksel'de degildim.. Ankara'da bir balikcidaydim sevdiklerimle beraber.. eski gunlerdeki gibi kadehlerimizi tokusturduk. Herkes bir agizdan konusuyor ama hepimiz birbirimizi duyuyorduk :) Isin asli ben bu gece pek bir efkarlandim, pek bir keyiflendim icten icten.. Icimin kipir kipir oldugunu, yuregimin pit pit attigini hissetim her yudumda, her lokmada ve her notada :)




***

Devami muhakkak gelir. Su an cok uykum var :)


Thursday, January 17, 2008

Eski mektuplar

Gecen gun posta kutumu temizleme niyetiyle gelen-giden eski e-portalarima bakiyordum ki, babamla uzun uzun yazistigim Kinshasa mektuplarima dalmis buldum kendimi :)
Bazilarini kaydetmedigim icin babamin cevaplarindan neler yazmis olabilecegimi hatirlamaya calistim.. kendime de cok kizdim.. halbuki gelin olarak gittigim Kinshasa'da kendimce bir suru not tutacak, bunlari daha sonra derleyip minik bir Kongo oykusu cikarmak istiyordum.. Ama yeni evli olmak, ortama alismak derken Afrika'daki gunlerimden geriye kalan topu topu dort bes uzun yazi var elimde sadece :(

Kongo nehri, Brazaville, Bonobo maymunlari, Kinshasa'daki expat hayat, hatta Mumtaz Soysal'in gelisi... Yazabilecegim aslinda onca sey varken birkacini yazabilmisim sadece ve elimde, dedigim gibi maalesef sadece dort bes tanesi kalmis


*****
Up uzun, resimli mesimli bir yazi yazmistim!! Normalde kendi kendine kaydeden blogger bugun bana sag gosterip sol cakti ve yadiklarimin hicbirini save etmedigi icin silindi!!!!!!!!!!!!!! Su an kendimde hepsini yeniden yazma gucunu bulamiyorum, zaten sevkim de kacti :(

Tuesday, January 15, 2008

Ucan Manti !

Gene Star Trek seyrederek ve evde komiklik yaparak gecirdigmiz bu hafta sonu, herhalde azcık sıkıldık ki kendimizi mantı yaparken bulduk bir ara :D

Yani tamam, sırf sıkıldıgımız icin degil.. aslinda uzun zamandir aklimiza koymustuk denemeyi ama ne ben ne ilker zahmetli gozuken manti isine pek girisememistik.. Bu sefer seytanin bacagini kirip oturduk hamurumuzu yogurduk, hamur makinamizdan gecirerek iyice incelttik veee sonunda mantimiza kavustuk :D

Ben buradan, Kayserili mantici teyzelere saygilarimi gondermek istiyorum.. yahu ne uzun ve yorucu ismis?! Hele bir de kapama isini ayakta yaptigimizi dusunurseniz, baya bir yorulduk saka maka...

Simdi gozunuzu korkutmayayim, her seferinde daha efektif metodlar gelistirmeye basardik sonucta.
Ee, insanoglu her isin en kolay ve en pratik seklini hemen bulamasa da, deneye deneye mukemmele ulasiriyor iste- genlerimizde var :P Bu bizim ilk denememizdi o yuzden cok acemice oldu hersey tabii.. Hamuruna kac gram un koyacagimizi bile uzun muzakereler sonucunda (ve uc ayri yemek kitabina bakarak) kararlastirabildik, dusunun artık :) Ama sonucta coook guzel bir manti yemegimiz oldu aksama :)

Valla kendimiz yaptigimiz icin soylemiyorum, cok lezzetli oldu gercekten de :))

Simdi efendim, mantinin birkac puf noktasi varmis.. biz de yaparken fark ettik bunlari ;)
Mesela, Hamurunu kurutmadan kapatacaksin mantilari; bu bi kerem cok onemli, yoksa hamuru birlestiremiyorsun, kapanmiyor :(

İkincisi sistematigi oturtman lazim, bu cok onemli valla. Biz hamuru Makarna Makinasinda incecik sekile getirdigimiz icin her ince seridi, tezgaha koyup butun islemi bitirdikten sonra karelere bolup kapamaya basladik.. Yanliiis :) Hamuru makineden cikarir cikarmaz bolup, harcini koyup kapamamiz gerekiyormus.. iste hem sistematik calisma bu oluyor, hem de hamuru kurtumadan mantilari kapamis oluyorsunuz :)

Ucuncusu kucuk ve duzgun kapama seklini bir kac denemeden sonra oturtturun ve hepsini ayni sekilde kapatin. Bizim mantilar, bakmayin iki ustteki resimde pek bi duzgun ve kucuk olduguna, pek bir azman oldular aslinda hepsi.. (bakiniz hemen ust resim!) Hatta manti gibi kapatamadikca tortellini seklinde kapamaya basladim ben, o da olmadi artik nasil kapatabiliyorsam... Bohca bilem oldu :P Bir de yanimiza icini unladigimiz bir tepsi koymustuk, kapadikca "Viuuuu" tepsiye at :) Ucan manti mi desem yoksa flying tortellini mi desem?? Ee ilker'le birlikte mutfaga girince boyle oluyor :D
Bir de gulmekten ve italyan aksaniyla Flyiiiiiing Tortelliiiini diye yuksek sesle sebeklik yapmaktan, yan komsumuzun bizi duymasi halinde, kendisiyle pek bir dalga geciyor olmamizi dusunmesinden korktuk :D Evet, kendisi İtalyan :)

A bu arada, tortellini ve ravioli seklinde kapamak cok kolaymis... Hmppf, bir de bizim manti kapama seklini denesinler bakalim sonra hamurun ustasi kimmis anlariz :D Bir de kayserili teyzeler gibi bir yemek kasigina 40 tane manti sigdiracak kadar kucuk kapasinlar :) Hadi bakalim.. Hodri meydan :D

E bu kadar Manti maceramizi anlattiktan sonra bari tarifini de vereyim, hani belki siz de bir hafta sonu mutfaga grip manti yapmak istersiniz :) Pek bir eglenceli oluyor, gulmekten isinizin uzayacagini hesaba katin :) ve ilk denemenizde misafir falan cagirmayin.. Hem mantilariniz kocaman kocaman olacaktir hem de mutfaginiz bir savas alanina donusecektir! Benden soylemesi :).

Ucan Manti/ Flying Tortellini

Hamuru:
İki kisi icin 250g un
2 yumurta
bir tatli kasigi sivi yag

Ben bir yumurta kullandim, ikinci yumurta yerine 80ml su kullandim.

Harci:
200-250gr kıyma
1 adet rendelenmis sogan
1 avuc dogranmis maydanoz

***

1/ Unun ortasina bir cukur acarak, icine yumurtayi, suyu ve yagi koyup tahta bir kasikla daireler cizerek, yavas yavas butun malzemeleri karistirmaya baslayin, ortadan baslayip giderek daha genis daireler ciziyorsunuz, ve sonunda sivilar ve un karismis olmali.

2/ Tezgahi unlayip, hamurunuzu tezgahta yogurmaya baslayin.. parca parca dokulmesi gectigi zaman hamur tutmaya baslamis demektir. Hamur parmaklariniza yapismayacak kivama gelmeli ama fazla sert de olmamali.. sert oldugunu hissediyorsaniz azcik su ekleyerek yogurmaya devam edin, fazla yumusak ve mincik haldeyse bu sefer azar azar un ekleyerek yogurmaya devam edin.

Bir Makarna makineniz varsa isin cok kolay demektir, yoksa valla oklavayla minik parcalara boldugunuz hamuru acabildiginiz kadar ince acin.. kolay gelsin :(

3/ Makinenizi tezgaha sabitleyin, kullanma kilavuzunu okuyun (bizim gibi ilk defa kullaniyorsaniz)
Hamurunuzdan bir parca alip en kalin ayarda makineden en az bir bes kes gecirin, dikdortken olmasini saglayin, katlayip gecirin gerektiginde.. Bu isleme guzel bir hamur elde edene kadar devam edin. Hamurunuz hem dik dortken hem de purussuz oldugunda, ayarini bir kac derece inceltin, gene makinadan bir kac gecirin. Bu sefer en ince ayara getirip bir kac kere daha makineden hamurunuzu gecirip artik tezgaha burusturmadan koyun.

Tezgaha koyar koymaz, karelere bolun ve hemen harcini koyarak mantilari kapayin (bekletince kuruyor hamur). Onceden hazirladiginiz unlanmis bir tepsiye kapatilmis mantilari koyun.

3. adimdaki islemi hamurunuz bitene kadar tekrarlayin :)

4/ Buyuk bir tencerede 3-3,5 litre etsuyunuz varsa karistirarak su kaynatin, yoksa tablet et suyu koyun. Su kaynayinca 10 dakika yuksek ateste, tencerenin agizini kapamadan mantilari haslayin

5/ Minik bir sos tenceresinde zeytinyagi, tereyag ve ne kadar kullanicaksaniz domates salcasi ekleyip salcayi pisirin.. son olarak kirmizi biberini ekleyin. Baska bir kapta ise yogurdu ve sarmisagi karistip, hazir tutun.

Mantilari suzup servis tabaginiza koyun, arzu edenlere mantinin suyunu da ekleyebilirler, ben cok seviyorum mesela, daha bi corba gibi oluyor.. mmmm :P
Ustune iste herkezin bildigi gibi sarmisakli yogurt ve biberli sacla sosundan koyupn, nane arti sumak oooh, mis gibi manti oldu iste :)

Afiyet seker olsun :)

Monday, January 14, 2008

Captain's Log, Stardate 0801,14

Bu aralar bize bir haller oldu...

Evde inanilmaz egleniyoruz su son gunlerde.. Ama bir halimizi gorseniz, kesin bunlar kafayı usutmus derdiniz :)

Mister Spock desem? Kaptan Kirk desem?
"To Boldly go where no one has gone before" desem? (valla turkcesi bu kadar havali olmuyor, napiim?)

Evet, ben ki Uzay Yolu'nun orijinal dizisini bir kere bile seyretemisimdir, Mister Spok nedir kimdir bilirim! Populer kulturun nasil unutulmaz bir parcasi olmus bu dizi anlayalim artik degil mi :))


Evet, itiraf ediyorum: Resmen STAR TREK NEXT GENERATION-kolik olduk!! Oyle boyle degil :D
Birbirimizle artık "Please report to the living room" veyahut "Inquiry?" seklinde konusmaya baslamamızı bir kenara birakin, gecenlerde bir kedimiz veya kopegimiz olursa ona Jean Luc Picard ismi koymayi bile dusunurken bulduk kendimizi !! :P Simdi benim evde bir de Android Data'nin taklidini yaptigimi da soylersem tam deli damgasi yeriz diye o konuya deginmeden soyle sadece ima ederek konuyu kapadim bile :D

Eger Amerika'da yasasaydik sanirim filmlerde cok gordugumuz sivilceli ve gozluklu entellektuel ama hic populer olmayan cocuklarin gittigi ulusal Star Trek toplantilarina giderken bulurduk kendimizi herhalde :D.. Artık hangi kostumu secerdik emin degilim... Stafleet üniformasi mi giyerdik? Klingonlu mu yoksa Romulanli mi olurduk bilemiyorum valla??

Acikcasi ben de cok uzun sure Star Trek'den haz almadim hic. Eger televizyonda seyredecek daha ilginc birsey yoksa takilir izlerdim ama oyle ozel bir tutkum olmamisti... taa kiii.. Noel doneminde sevgili Belgacom TV yeni bir kanal yayinlamaya baslayana kadar: Sci Fi ! Zaten Ilker bilim kurgu olsun camurdan olsun misali, cocukluktan beri bilim kurgu sevdalisi oldugu icin bu duruma "bir oglunuz oldu" haberinden daha cok sevindigi kesindi :P Ben ise, once mirin kirin ederek sonra da resmen hadi bi bolum daha seyredelim diye tutturarak Star Trek'ci oldum resmen!!!

Evet farkindayim, diziyi sevmeyen birisi veya diziyle cok hasir nesir olmayanlar icin tamamen anlamsiz benim yukarida yazdiklarim... İlker'i oturtsam bloga bu konuda birseyler yazmasi icin size isinlanmaktan tutun, uzayin derinliklerindeki gizeme bile isik tutacak derecede bilgi verir, verirken de gozlerinin icindeki parilti sizi buyuler :) bu cocuk yanlis meselegi secmis diyorum ben bazen.. Astro-fizikci olsaymis valla :))

Star Trek'e ve bize donecek olursak, her bolumde oturdugumuz yerden bir kere kesin Kaptan Picard'a, sonra bir Data'ya bir de Number One/Commander Riker'a tam anlamiyla turk usulu tezahhuratta bulunuyoruz (evet, stadyumlarda futbol takımlarına yapilanlara benziyor bir nevi :D). Bir de, ne kadar dizi karaketeri olursa olsun, biz ailecek Kaptan Picard'i gonullerimizin Kaptani ilan ettik :). Bu arada Picard'i canlandiran Patrick Stewart'ı eskiden beri begenirdik ama boyle her gun pes pese seyrede seyrede daha da bir takdir eder olduk oyunculuk yetenegini.. Zaten Bilim kurgu ve Fantastik filmleri sevenler de hatirlar, X-Men'de Profesor Xavier'yi canlandiriyordu :)

Bugunluk bu kadar bilim kurgu ve Star Trek'cilik yeter galiba ama bitirmeden benim gibi yeni yeni bilim kurgu sevmeye baslayanlar icin Star Trek Next Generation baslamak icin cok guzel bir dizi. Kucuk adimlarla, karaterlerin ustunde durup sonra da konunun guzelligini veya utopik gelecegimizin gayet de guzel olabilecegini dusunup soyle sirtinizi koltuga yaslayip oooh seyredin bakalim Enterprise uzay gemisinin maceralarini :)))

(fantastik ayri bakin, fantastik fimleri herzaman sevmisimdir :P)

Not: butun resimler www.startrek.com sitesinden alinmistir.



Dizinin jenerigi :) belki yeni star trekci arkadaslar ediniriz :D
(Jar Jar Komsum :) tesekkur ederim tuyo icin )

Saturday, January 5, 2008

San Phra Phum veya Tayland'in meshur ruh evleri (Spirit House)

Dun Belcikali "desperate housewife'lar" olarak 2008'in ilk bulusmasini yaptik ve sohbet arasinda aklima bloga yazilacak cok guzel bir konu geldi: Spirit House!

Efendim simdi daha once uzun uzun Tayland yazilari yazmistim, birkac resimle de suslemistim ama takdir ederseniz koskoca Tayland, koskoca tay kulturunu de oyle uc yazi ile anlatabilmek cok mumkun degil hani... Benim de iste bugun aklima gelen hos bir inanislari ve geleneklerini yazasim geldi :)

Aslinda cogunlugun Budist oldugu Tayland'da, ruh evleri eski Animist ve Brahma inanclarina dayanmaktadir. Budizmin hosgorusu ve diger dinleri dislamiyor olmasi, gelenekleriyle zengin bir ulke olan Tayland'da bu yuzden budizmin disinda Animist veyahut Hinduist inanislar da gunluk hayatin birer parcasi olabiliyor.

Ruh Evlerinin temelindeki inanc, herseyin bir ruhu oldugudur. Ustune bastigimiz topraklar, golgesinde oturdugumuz agaclar ve ayaklarimizi soktugumuz derelerin de birer ruhu var. Belli bir yeri bir ev, bir is yeri, bir tarla veyahut bir magbet olarak kullanmadan once, o bolgedeki doganin iyi huylu ruhlarina bir ev insa ederek onlari bir nevi orada sabitliyorsunuz ve gunluk adak olarak Ruh Evlerinin onune meyve, tutsu, cicek veya buna benzer sunumlarla evinizi kotu ruhlardan ve kotuluklerden korumalarini istiyorsunuz. Inanisa gore Ruh Evini keyfinize gore herhangi bir yere ve herhangi bir zamanda da yerlestirmeniz mumkun degil. Bunun icin bir Brahma rahibinin gokyuzunun en uygun oldugu zamanda insaat alanina gelip bir rituel ile ruh evinin nereye yerlestirilecegine karar verir. Ve gene rituellere uygun sekilde Ruh Evi yerlestirilir, icine minik insan figurinleri koyulur ve dualarla birlikte adaklar sunulur.

Kisaca Ruh Evi bundan ibarettir deyip konuyu kaparabilirim :) kapatmamak icin ama yanip tutusuyorum cunku bununla ilgili baska hikayelerim de var :D


Mesela teknik bilgi olarak Ruh Evine taylilar San Phra Phum diyorlar (evet cok teknik bir bilgi oldu), ya da bahsedilen dogadaki iyi ruhlara da chao thi (koruyucu ruh) deniyor.
Ruh Evlerinin asil amaci kotu ruhlari-yani Phi'leri uzak tutmak. Teknik olarak, Ruh Evleri bahceni kuzey kosesine yerslestirilmeliymis ve binanin golgesi hic bir sekilde Ruh Evine dusmemeliymis.

Budizm kucaklayici bir din oldugu icin de, bu eski animist ve brahmist inanisi kendi bunyesine entegre edebilmistir, mesela sozu gecen chao thi'ler insanoglu ve hindu tanrilarinin arasinda bir mertebeye sahiptir ve Buda'ya hizmet eden ruhlar olarak kabul gorurler.
Aslina bakilirsa Tayland gercekten de bize cok benzemekte, batil inanclarin bizdeki gibi yeri yatsinamaz bicimde gunluk hayatta hisedilebiliyor. Hos, bizde de herkes ayni derecede batil degildir ama gene de nazar dendi mi.. akan sular durur... kem goz, logusa doneminin karabasanlari, hele hele bir de kahve fali :) muslumanliktan cok geleneksel inanclara dayanmakla birlikte turklugun ayirlamaz bir parcasini olusturyor kanimca (en azindan kendim icin konusuyorum :P)


Biraz da guncel bilgi :) Ruh Evinizin buyuklugu ve zenginligi sizin evinizle es degerde olmasi gerekiyor. Aslinda olay biraz da iyi ruhlari kandirip, onlara sundugunuz evlerde oturmalarini saglamaniz :) E simdi siz gorkemli bir malikanede oturacaksiniz da, ruhlara minicik, gosterissiz bir ev sunacaksiniz.. cik cik >:( olmaaaaz... Is birligi boyle yurumez, ne kadar kofte o kadar ekmek deriz biz de simdi, dimi ama ? :P. Isin sakasi bir yana, inanislarin cok guclu oldugu Tayland'da buna benzer konularda pek de gulecek bir sey yok aslinda. Eee, biz de geleneklerimize bagli bir toplum oldugumuz icin sanirim anlamak ve saygi gostermek cok zor olmasa gerek. (kendimize ceki duzen verelim :) -iki oksuruk efetkiyle, öhö öhö!- ciddiyete donuyorum)


Ruh Evleriyle ilgili en meshur hikaye ise Bangkok Grand Hyatt Erewan Hotel'inin insaati. 1950'lerde hotelin ilk insaati sirasinda yasanan pes pese aksiliklerden dolayi, ruhani danismanlar cagrilmis ve hotel icin yapilmis olan Ruh Evinin yeteriz geldigine kanaat getirilmis. Bunun uzerine hem yukaridaki, hem de asagidaki resimlerde gorulen Erewan Shrine Ruh Evi insaa edilmis ve o gunden sonra da insaat, hic bir aksilik yasanmadan istenen sekilde bitmis. Dikkatinizi cekerim, asagidaki resimde Yaratilisin ve Bilgeligin Hindu Tanrisi Brahma'nin bir heykeli yer almaktadir ( Buyuk yapilarin Ruh Evleri Tanri Brahma'ya adanirmis da ondan- sizin icin ogredim ben de :P)

Erewan Shrine Bangkok'da en meshur Ruh Evlerinden biri ve her gun yuzlerce insan gelip adaklarini sunup dualarini ediyor. Hatta en ilginci, taksiyle onunden gectiginizde soforunuzun trafik mirafik dinlemeksizin, kasla goz arasinda bir wai yapmasi ;) (Wai= Taylandlilarin selamlasma sekli, yani elleri birlestirip yuz hizasina getirip kafanizi azcik egmek, yukaridaki linke tiklarsaniz resimli ve detayli ingilizce bilgi edinebilirsiniz).

Gene Erewan Shrine ile ilgili baska bir bilgi ise, zamaninda kadincagizin biri islerinin duzelmesi icin gelip bir adakta bulunmus, dilegi gerceklesirse Ruh Evinin onunde geleneksel tay dansi yapacakmis. (artik buraya Ruh Evi demek bile zor, resmen minik bir magbet islevi goruyor). Bangkok'a gitmis olanlar zaten hatirlar, Erewan Shrine tam sehir merkezinde buyuk alisveris merkezlerinin kesistigi bir kosede, ve o kose butun gun ana baba gunudur. Gecerken iki dakika durup dua edenler, dilekte bulunanlar, merakli gozlerle seyreden turistler, resim ceken japonlar ve iki tarafinda metrelerce yasemin taci satanlar, kostumler giymis bekleyen danscilar, Bangkok'un vazgecilmez bir parcasini olusturuyor.

Ben gormedim ama internette gezinirken bir yerde okuduguma gore, Birlesmis Milletlerin New York'taki genel merkezinin bahcesine Tayland tarafindan bir Ruh Evi hediye edilmis :)


Tayland'a geri donecek olursak, eski Ruh evlerini ne kirabiliyorsunuz, ne de oyle cope atabiliyorsunuz. Genelde bu minik evlerin toplandigi belli yerlere getirip oraya birakiliyormus, veya baska bir yerde de tapinaklarin bahcelerine birakildigini okudum.

Daha once de soyledigim gibi inanc meselesi Tayland'da cok ciddi bir konu ve gercekten de bununla dalga gecilmesi de hos karsilanmamaktadir. Phi'lerden bahsetmek ise resmen şom agizlilik yapmaktir. Cok rastlanilan ayrintilardan biri de, neredeyse herkesin boynunda bir amulet tasimasi, dukkanlarin yuksek bir kosesinde beyaz tebesirimsi birseyle cizilmis yazilmis dualar, hatta taksilerin ve arabalarin bilumum erlerinde bilgeligi ve kutsanmisligi ile bilinen buyuk rahiplerin heykelcikleri veya Brahman rahipler tarafindan cizilmis beyaz resimler... butun bunlardan da anlasilabilecegi gibi bu isin sakasi yok..


Bizim nazara ve kem goze olan inanisimizla her yere astigimiz nazar boncuklari aslinda cok da farkli degil sanki, ne dersiniz? :)


-------------
Tay inanclarini anlatan guzel bir ingilizce site: http://www.thaiworldview.com/bouddha/animism.htm

How to Build a Spirit House :) : http://www.bangkok.com/shrines/spirit-houses-diy-guide-to-spirit-houses.html

Daha fazla Ruh Evi resimleri: http://www.myspirithouse.com/InThailand_1.htm

Resimlerini kullandigim siteler:
http://www.thaiwebsites.com/erawanshrine.asp
http://fr.wikipedia.org/wiki/Image:ThaiMaisonDesEsprits.jpg
http://www.thaiwebsites.com/thai-spirit-houses.asp
http://www.evileyebead.com/Evil_Eye_Bead_Gallery.htm
http://www.thailandlife.com/car.html