Sunday, March 18, 2007

Bozkır'dan selamlar

Ankara'daki meshur Cigerci Naci'miz :)

Babam cekmis bu resmi, son yazimda zaten Arnavut cigerinden bahsetmistim, bu resmi de koymadan edemedim :D

Eveeeet, anlasilacagi gibi bir suredir Ankara'dayim.. tabii ki Bruksel'den sonra Ankara inanilmaz kurak geldi gozume, ne kadar da suya ve yesile hasretmis memleketim :(

Alttaki resimde zaten kuraklik direk goze carpiyor, gokyuzundeki bulutlarin toplamasi da yagmurun habercisi ama maalesef kandirikci ciktilar , yagmadi yagmur :(


Ankara'ya gelmek bu sefer daha bir farkli oldu. Annemin ve babamin artik Ankara'da olmalari beni cok mutlu ediyor. Yepyeni bir sayfa aciliyor gene hayatimizda... Bilinmeyenlerle, yeni hayallerle :) -benim de cok guzel projelerim var annemlerle ilgili mesela :P- guzel gunler bizleri , hepimizi bekliyor :)

Tabii tasinma telasi, evi derleme toparlama, gelmek uzere olan kutulara/ mobilyalara yer acma... hatta kafamizda onlari yerlestirmenin tatli telasi da baska bir anlam katti bu gelisime :)Bizimkilerle gecirdigim bu zamanlar benim icin cok degerli coook :)- evet tam anlamiyla duskunumdur aileme :) hatta ana kuzusuyum mu acaba diorum ama yok o kadar da degil hani :D sadece duskunum duskunnnn!! ehe ehe :)

Butun bunlari bu gunlerde yasarken, hep kendi donusumuzu dusunurken buluverdim kendimi. Bruksel'deki evi bosaltmak, nakliyesi, yerlesmesi derken bundan onceki butun yasadigim tasinmalar birden gozumun onune geldi ve panikledim resmen.. Cok zor is cok, fizikselden cok ruhsal acidan cok yorucu gercekten :(

Eee, neymis zaten? iki tasinma bir yangina bedelmis.. bunun ne kadar dogru oldugunu da bizzat yasadik en kotusu :(

Bugunluk bu kadar diyecegim cunku yazicak malzeme toplayamadim henuz (aslinda hergun aklima bin tane konu geliyor yazicak ve paylasmak istedigim ama bir yere not etmedigim icin unutuyorum bak) ve sanirim bu aksam yorgunluktan cok da yazma modumda degilim hani :(

Sadece bir kisa ce-ee demek istemistim. Blogumu unutmadim hani dercesine ;) Bir de yukaridaki Cigerci Naci'nin resmini koymak. Aaa bu arada asil ona Alo Naci diolar :) Bir telefonla siz nerde, o orada :)

İste budur benim memleketim, Avrupasi Amerikasi sizin olsun, hic bir seye degismem ben bu ulkeyi :) -inanin, tam bir gurbetci psikolojisiyle, ucak Ankara Esenboga'ya inerken gozlerim doldu.. tuylerim diken diken oldu.. bunu uzun suredir yasamamistim, ilginctir?? Avrupa bana yaramamis desene :P

Kalin saglicakla :)

Thursday, March 8, 2007

Sanatsal doygunluk

Sanatsal :)


Dun aksam Anton Cehov'un Marti isimli piyesine gittik.

Cehov'la ilk tanismam oldu :) Pek de guzel oldu.

Oyuna dair hic bir fikrim olmadigi icin butun onyargilardan uzak bir kafayla seyrettim ve mizanseni beni cok sasirtmasina ragmen cok da begendim.

Theatre National deyince, aklima hemen buyuk bir salon ve sira sira kadife kirmizi koltuklar geliyordu.
Ancak buyuk bir saskinlikla, tavandan asagi sarkan koca bir ekran, hemen altinda ust uste konmus kucuk televisyonlarla yapilmis ufak bir sahne, sahnenin az ilerisinde tam karsisinda bir balkon...

Bizleri de sahne ve balkon arasindaki puflara ve bu miznasenin sagli sollu iki tarafina yerlestirilmis tahta banklara oturtturdular.

Puflarin ustunde ise birisi uyuyordu, etrafta da siyah elbiseli bir kadin ve yuzunde bir siritma ifadesi olan bir erkek dolasiyordu.

"Gosteri az sonra baslayacak" dedi kadin etrafta dolasarak ;)



Birinci sahneyi bu sekilde izledikten sonra, yukaridan dort bir tarafi ayri ayri yonlere bakan televizyonlarin sarktigi salonun diger tarafina gectik.
Sagli sollu sahnenin birer parcasi seklinde gene tahta banklara ve ortaya yayilmis masalara da seyircileri otturtuktan sonra ikinci perde basladi.. oyunun icinde tamamen kaybolan, ama cektigi ve zumladigi karelerle yukarida asili olan televizyonlardan, oyuncularin yuz mimiklerini, bakislarini ve nefes alislarini bile bize aktaran bir kameraman vardi. cok ilginc ve basarili buldum bu canli kamera ve televizyondan seyretme olayini.

Cok enteraktif bir oyundu, cok :)

Theatre National Marti'yi gecen sene ilk defa sahnelemis ve 2006 senesi tiyatro odulune layik gorulmus.

Gercekten de cok keyifli bir 4 saat gecirdim (tahta banklar disinda :P)

Belcika'da seyrettigim ilk oyundu. Buna benzer etkinlikleri daha yakindan takip etmek niyetindeyim. severim ben operayi baleyi :)

Aklima Moldova geldi, iki kurusa ne kadar da basarili balelere, operalara, konserlere gitmistik.. Hele gene unutmadigim bir sey varsa sanatla ilgili, eski sovyetlerdeki sanata olan saygidir.
Zar zor gecinirler iki kurus maasla ama gittikleri bir baleye veya herhangi bir gosteriye sanatciya sunmak uzere ellerinde muhakak iki karanfille gelirler.


********************

Doygunluk :)


Gecen aksam caaanim Candan marketin kasabindan cok canim cektigi icin aldigim cigeri, arnavut cigeri olarak pisirdim :)

Hayatimdaki ilk ciger pisirme deneyimimi Kongo'da yasadim. Artik canimiz nasil cektiyse, ozel olarak lubnanli kasaptan-helal yani ehe ehe :D- ciger istemistik. Adamcagiz da cigeri getirip bizi aramisti.. tabi ben nerden bileyim cigerin zarinin oldugunu arti bu zarin cikmak istemiyecegini??? Artik nasil bir sinirle ve galeyanla zarini temzilediysem kizartma isini Ilker'e vermistim asabi bir tavirla, ben temizledim artik sen kizart diye (ne kadar da asabiymisim valla :P cik cik kinadim kendimi ) tabii belirtmeden edemiciiim, tirnaklarimin arasina kadar giren kani cikarmak da verdigim bambaska bir savasti :)
Butun bu ciger macerami ve benim sinir krizimi anneme anlatinca da, "aaa, cigerin zarini soymanin bir puf noktasi var" dedi

uzgunum ben o puf noktayi unuttum, ogrenince yazarim :)


Herneyse, caaanim Candan Marketin Kasabinda tabii ki zari temizlenmis sekilde satildigi icin seve seve gecen gun ciger aldim ve Belcika'da 2. ciger pisirisimi yaptim..

Tabii sanirim ben gene de yemekten bu kadar zevk almasam bu ciger isine hic mi hic girmem, simdi igrenenler okumasin buralari: elinden kayiyor, vicik vicik, gene tirnaklarinin icine kadar kirmizi yasam sivisi giriyor ve cikmak bilmiyor da sonunda, ve kokuooo :(

AMA DEGER MI?
DEGEEEEEEER !!! :D

Tarifini de veriyim ben hemen, afiyetle iki obur bir oturusta yedik koca porsiyon cigeri, aksama kadar da ciger gibi gezdim sonra :D


Arnavut Cigeri:

- Dana ciger (ben ince kesilmis iki uzun parca dana cigeri aldim, sanirim 400-450 gr geliyordu)
- yarim su bardagi un
- kirmizi biber
-tuz
-kara biber

-kizartmak icin sivi yag

garnitur icin
- piyazlik dogranmis iki orta boy sogan
-bir avuc kadar dogranmis maydanoz
-sumak

garnituru hazirlayalim:
dogradigimiz soganlara bolca tuz ekleyip avcumuzla ova ova soganin acisini cikaralim. Bu islemden sonra bolca suyla soganlari yikiyip suzelim ve dogranmis maydanozlar ve sumak ekliyerek iyice karistiralim :)

cigere gecelim:
1/cigerin siniri varsa temizleyelim, saginda solunda zar kaldiysa onlari da temizlemeye calisalim. findik buyuklugunde keselim.

2/ buyukce bir tepsiye unu, kirmizi biberi, kara biberi ve tuzu-damak tadimiza gore ayrlayip koyalim ben kirmizi biberini bol tuttum ama tuzunu az. Iyice birbirine karistiralim hepsini (etrafi pisletmemek baabinda tepsi dedim ama genis bir borcam da ayni isi gorur)

3/kestigimiz cigeri unlu karisima koyup, cigerle unu iyice karistiralim (sallayalim tepsiyi veya bocami)

4/ onceden iyice isttigimiz (kizgin ateste) yaga fazla ununu silkeleyip cigerleri parti parti kizartalim. sanirim 2 dakka kizariyor, cok kizartmayin komur gibi olur valla :)

Soganli-maydanozlu garniturle beraber sicak sicak servis edelim
minik pide ekmekleriyle yenmesini tavsiye ederim
bir de yanina kola ohhh :)

(yukaridaki resimde, sol tarafta cok fazla kizarttigim ilk partiyi gorebilirsiniz.. yenmicek gibi degildi ama sertlesiyor sonucta fazla kizarinca)