Roma'ya geleli artık 2 haftayı geçtik :)
İlk "Aaaa!! Vaaaay!! Uuuuuu!! " gibi hayranlık çığlıklarım giderek azalsa da, beni hala benden alan çok güzel bir bitki dokusu var şehrin.
Daha spesifik olmam gerekirse, internetten ismini araştırarak bulduğum, İngilizcesi Stone Pine olan, Türkçe'de de Fıstık Çam'ı dendiğini öğrendiğim ve Roma'nın neredeyse her köşesinde görebileceğiniz bu süper çamgiller beni gerçekten de büyülemiş durumda ! :))
Amore'ciğim ile neredeyse her gece dışardaydık, ve her gece bu fıstık çamlarının mis kokusunu içimize doya doya çektik... Şimdi bir de Vespa sırtında tam anlamıyla ciğerlerimizi dolduruyoruz :)
Nasıl keyifli, anlatamam!!!
Hııı, evet bir de Roma'da Roma'lı gibi yaşa kuralını harfiyen uyguladığımızı söyleyebilirim:
1/ Antipasti, primi piati ile başlayan ve secondi piati, dolce, espresso + limoncello ile biten yemekler...
2/ Bir haftalığına bile olsa, Fiat500 ile vızır vızır araba kullanmak...
3/ Vespa'ya etek ve topuklu ile binme becerisini gösterip, düşmeden inebilmek :)
4/ Geceleyin Gelateria'nın önünde uzadıkça uzayan dondurma yeme fasıllarına katılmak :P
5/ hmmmm?? yeni bişiler bulmak lazım desene...
Evde oturabilsem, bol bol resim çekmeye çalıştığım ve "bunu da yazarım bloga" diye diye kendimi bile bıktırabilme becerisi sergilediğim bir Amalfi kıyıları gezisi gerçekleştirildi, bir de Toskana'da Chiantigiana yollarını keşfe çıktık :)) - Yolda kaybolduk (!) ve Prada outlet'inde buluvermedik mi kendimizi?! Aaaa!!! Onu da paylaşacağım ;)
Allora, bir sonraki siesta saatinde inşallah oturup yazarım yukarıdaki gezileri..
Ciao !!!!
Aslı alla Romana ;)