Monday, November 30, 2009

Bayramda eve kapanmak...

Elde olmayan sebeplerden dolayı kendimizi bu bayram eve kapanmış halde buluverdik.

Elde olmayan sebep aslında aşı olmamız ve bende hafif ateş çıkması ve doktorun fazla öpüşmeyin, 14 günden önce bağışıklığınız oluşmayacak uyarısında bulunmasından kaynaklandı.

Neyse o halsizlik de bitti artık...

E ben de hazır yaşam enerjimi-Chi'mi yakalamışken biraz
daha fazla blogumla ilgileneyim dedim.

Dün artık iyice canım sıkıldığı için bir süredir gözümde büyüyen yemek yapma olayını da kırdım ve bütün bir öğleden sonramı yeni ama hala eksikleri olan mutfağımda geçirdim.

İlker'in yeni oyuncağı iPhone'uyla haşır neşir olması, application üstüne application indirmesi de beni biraz deli ettiği için resmen terapi oldu yemek yapmak!!

Evet kıskanıyorum!! İtiraf etmem gerkirse, herkesin elinde bir iPhone görmekten gına geldiği için ve herkesin iPhonu'yla poz kesmesi midemi bulandırığı için acaip antipatik geliyordu bana bu alet.. ama ne yalan söliim yeni oyuncağı ile biraz da ben oynayınca ağzımdan çıkan ilk cümle: "ben de istiorummmmm" oldu!! Zaten yeni bir telefona ihtiyacım vardı- bahanem de hazır :P

Neyse, mutfağa geri dönecek olursak, ilk çıkan yemek Beef Madras oldu. Valla acı acı ne de güzel oldu... Mmmmm.. :P (güzel bir basmati ya da yasemin pirinci pilavla servis edilmeli)

Madras baharat karışımı zerdeçal, kişniş, kimyon ve çili baharatlarından oluşuyor. Herkesin seveceği bir tat değil ama bence iyi bir hint yemeğine herkes bir şans tanımalı... tıpkı tay mutfağı gibi, bütün duyuları harekete geçiriyor bence :)

Bu güzel yemeğin yapılışı hazır sos olunca aslında çok kolay oluyor, tek endişe etmeniz gereken evinizin biraz köri kokacak olması!

Hazır sos dediğim artık neredeyse her marketin dünya mutfağı reyonunda bulabildiğiniz Patak's marka hazır köri karışımı.

Belki şu sıralar köri aşermemin sebebi geçenlerde gittiğimiz bir "hint" lokantasının beni fena hayal kırıklığına uğratmasıdır... O konuyu ayrıca yazacağım zaten, canım pek bir sıkıldı da o akşam.

Neyse, Beef Madras'ım pişe durarken ben bir de annemden telefonla tarifini aldığım zeytinyağlı kereviz pişirdim...

O da kesmedi, bir haftadır buzdolabında "beni kek yap" diye haykıran havuçlarımla da kek yaptım sonunda...

Dedim ya tam coştum diye... bir yandan da aklımdan çikolata parçalı kurabiye yapmak geçiyordu, o da yetmiyor gibi dolaptaki mantarlarla ev yapımı mantar çorbası yapasım da vardı.. içine biraz da aromalı mantar ekleyerek, Mmmm.... Sanırım bu yazıdan sonra mutfağa girip o çorbayı yapacağım :)


Kekin mis gibi kokusu sayesinde de İlker'i mutfağa sokabildim... En azından iki application, iki iş emaili arası bir iki laf edebildik :)


Havuçlu Kek (Gönül Candaş'ın tarifi)

-3 su bardağı ince rendelenmiş havuç (ben kalın rendeledim)
-1 su bardağı dövülmüş ceviz
-2,5 su bardağı şeker
-3 su bardağı elenmiş un
-1 su bardağı erimiş yağ
-4 yumurta
-1 tatlı kaşığı kabartma tozu
-1 paket vanilin
-2 tatlı kaşığı tarçın
-1 limon kabuğu rendesi


-ortası delik bir kek kalıbını yağlayıp unlayın
-fırını 180 dereceye getirin (turbo fırın ayarı)
-bütün malzemeleri ayarladıktan sonra önce şekeri ve yumurtaları iyice çırpın
-karışıma un hariç tüm malzemeleri ekleyip, karıştırın
-en son elenmiş unu ekleyip gene karıştırın
-kek kalıbınıza karışımı döküp 180dereceli fırında 40-50 dakika pişirin
-içinin de piştiğine emin olunca fırından çıkarıp kalıbında soğumaya bırakın

Afiyet şeker olsun!!

Neyse, iştahıma yeniden kavuştum ya sonunda, çok mutluyum çoook !!
Bundan sonra mutfakla tekrar eski ilişkime geri dönebilirim herhalde, oh be!



Saturday, November 28, 2009

Kış uykusu

Örümcek ağları sardı blogumu biliyorum.

Ama valla tıkandım kaldım... Aklıma yazacak o kadar çok şey geliyor ki aslında... ama bir oturup yazmaya kalkıştığımda ne yazarsam yazayım beğenmiyorum, siliyorum, tekrar yazıyorum sonra gene beğenmiyorum... Başını sonuna bağlamamış oluyorum, bin tane fikri aynı anda paylaşmaya kalkıştığımı fark ediyorum... En sonunda hevesim de iyice kaçmış oluyor :(

Neyse, özet geçmek gerekirse yeni evimize taşındık. Çoçukluğumun geçtiği evin yeni hali beni çok heyecanlandırıyor. Çocukken çıktığımız tepelere şimdi siteler kurulmuş... Ümitköy/Çayyolu bambaşka bir çehreye bürünmüş, ama hala özü aynı. Sıcak bir Mahalle :))

Birkaç eksik hariç- ki aslında en acil olanlarından, mesela trabzan!!- evin işleri de bitti sayılır, ki elimi kolumu en çok bağlayan konu buydu!.. Biraz daha rahat nefes almaya başladım... İlk defa hayatımda bahçe suladım. Şaşırarak bahçede hala domates olduğunu gördüm. Ama en üzücüsü, bir sene sonra hadi bilemedin 2, gene toparlanıp gidilecek ve gene aynı sıkıntılar hiç bilinmeyen yerlerde gene yaşanacak!


Bunun dışında pek bir değişiklik yok. Daha ne olsun aslında :)


Kış uykusuna girmeden bir kafamı kaldırıp iki satır yazabildim ya! Oh be!!


Bir sonraki yazılarda bahsedeceğim iki lokanta, iki tane de film olacak (bunu kendime hatırlatma niyetine yazıyorum!)





Tuesday, November 10, 2009

Lö Blokaj


YAZAMIYORUM!!


Dönüşüm Alice Harikalar diyarında misali olacak bu gidişle...