Birkaç resim koymak istedim, çekmeye fırsat bulabildiklerim işte...
Thursday, March 18, 2010
Her gidişin bir dönüşü vardır...
Veni Vidi Vici demek istiyorum....
Ama bir yandan da kızım abartma, ilk gün yaşadığın stresi ve beraberinde gelen bütün duyguları unutma diyor içimdeki ses... Ben kendisine acımasız olanlardanım sanırım, bazen bu davranışım bana zarar veriyor, ama olsun, en azından katetmem gereken yolu da çok iyi bilmemi sağlıyor... Daha önümde up uzuuuun bir yol var. Ama o yolda olmaktan zaten inanılmaz bir haz duyuyorum, gerisi de zaman ve tecrübeyle zaten olur ( olur dimi??)
Kinshasa'ya geri gittiğime inanamıyorum birde! Hoş, pek gezemedik ama en azından bir Kongo nehri kıyısında tur atabildik :))
Kavuran güneşi özlemişim. Şıpır şıpır terlemek pek hoş olmasa da, gene de terlemeyi üşümeye tercih ediyorum her zaman!
Kamerun'un gelişmişliği, iş forumunda çılgınca alkışlayan iş kadınlarını ve adamlarını, pazardaki esnafın hoş sohbeti, her zamanki afrika'nın içten gülüşünü görebilmek çok hoşuma gitti !
Kinshasa'yı hatırladıkça ve her iki ülkeyi kıyasladıkça gene içim sızladı! Sanki birden bire, Kongolu'ların neden resim çekmemizden hoşlanmadıklarını anlar gibi oldum...
(Kalsaydım biraz? hemen dönmeseydim... cosa cosa yeseydim... skol içseydim... )
Friday, March 12, 2010
Kinshasa la Belle
Bavulumu hazırlamakla meşgulüm şu an... Bir heyecan sardı gene beni, anlatamam!
İlk yurt dışı işim olduğu için zaten stress katsayım tavanlarda!! Bir de 6 sene sonra gelin gittiğim, çok güzel anılar toplayarak döndüğüm Kinshasa'yı tekrar görmek var ki... o da ap ayrı bir heyecan sebebi!! :)
Yeşilini, sıcağını, 32 diş gülen insanlarını, maman turquie olmayı, gök gürlediğinde bütün hücrelerimin de titremesini, Maman colonel'in muhteşem ötesi tavuğunu yerken dinlediğimiz güzel kongo şarkılarını (aşağıdaki "la femme de mon patron" her gittiğimizde dinlediğimiz şarkıydı) ,cosa cosa dedikleri enfes jumbo karideslerini, Papa Wemba'nın, Werrason'un şarkılarını, kongo'nun kıvrak danslarını, skol-tindika lokito'yu ;)
Ama en önemlisi: mutlu olmak için ne kadar aza ihtiyacımız olduğunu...
Heyecanlıyım arkadaşlar, çoook heyecanlıyım :)
Monday, March 8, 2010
nerede bu yazar?
Burada, valla burada!
Taslak halinde, başlayıp yarıda bıraktığım o kadar çok yazım var ki... şu an kendimden nefret ettim resmen!
Şöyle bir baktım yazdıklarıma, hepsi de ya çok canım sıkılmışken yazılan isyan yazısı, ya da çoook keyfili bir anımı sizinle paylaşmaya çalıştığım yazılar...
Neyse, aklımı boşuna eski yazılarla bozmadan, hemen şu an içindne geçen şeyleri sizinle paylaşmaya çalışacağım... (Oh be!! )
Mesela Ankara'da yeni keşfettiğim- ama eminim herkesin çok iyi bildiği- bir cafe var yazmak istediğim: Kitchenette.
Nasil hoş bir dekoru var anlatamam! Saatlerce oturabilir, enfes capuccino'mu yudumlayarak bütün günümü geçirebilirim orada :P (garsonların bezgin bakışları arasında)
****
Başka başka, Dante'nin dilini öğrenmeye başladım, hatta ilk kuru bitirmek üzereyim :)) Brava Aslı !! ehi ehi ;)
O kadar fena sardı ki: evde arabada, mutfakta, telefonda, yatakta, koltukta... her yerde italyanca mırıldanıyorum, ama en temel kalıplar (komedi yani)
"Benim adım aslı, 32 yaşındayım (bıdı bıdı...). Afedersiniz, iki kişilik odanız var mı, manazaralı mı? geceliği ne kadar??" Bir de abartıli bir şekilde ingilizceyi italyan aksanıyla konuşma çabaları da cabası... rezilim, rezil!! :D
Ama ama.... her yeni dil öğrenenin geçtiği süreç değil mi ki bu??? Haksız mıyım? Yoksa bende mi bir sorun var ??
Neyse, haftaya ilker de başlıyor derslere artık evde kaş göz yararak sadece italyanca konuşacağız... Yiihuuuuuuu! :D
****
İş güç deseniz, hmm?? O ayrı bir konu...
Çalıştığımda dünyalar benim oluyor, mutluluktan ayaklarım yere basmıyor resmen... ama şu telefon bir hafta hiç çalmasın, takvimi açınca önümde opsiyonlu bile bir iş günü göremesem- bir aylık dönem için mesela, karalara bürünüyorum bu sefer!!
Ondan sonra, bir telefon ya da bir e-mail geliyor, ve herşey gene toz pembe oluveriyor :))
Bu işi neden bu kadar çok sevdiğimi tekrar hatırlıyorum.. İşe gittiğimde ve o işi yaparken duyduğum hazzı yeniden yaşadığım anda dünyalar tekrar benim oluveriyor!!
Yolun çooook başındayım ve biraz fazla sabırsızım, bunun farkındayım... O yüzden dilime yapışan süper mottomu çok fena benimsemiş haldeyim: "insanlık için küçük, aslı için büyük bir adım"
****
Annemleri özledim... Ocak ayından beri annem de babamın yanında, Cezayir'de artık.. Çat kapı misafircilik oynamalarımız bitti. Ne de fena alışmışım ben anneme, sabahları beraber kahve içemeye, iki dertleşip beni motive etmesine... Çok özledim, çoook... İnşallah bu ay içinde gelecekler Türkiye'ye...
****
Bahçe'de birkaç çiçek açmaya başladı bile :) mor menekşeler var bahçe girişinde, resimlerini de çektim ama bugün yükleyemeyeceğim...
Bahar gelse de üstümüzdeki ağırlığı bir silkelenip atsak artık- ok, kendim için konuşuyorum.. fena bir "uyuz"luk bulaştı bana!! Çok şikayetçiyim bu durumdan, çooook!!!
Sırf ilham olsun, gözüm börtü böcek görsün diye aşağıda daha fazla zaman geçirmeye çalışıyorum, dışarıyı seyrederek italyanca çalışıp kahve içiyorum.. ama işe yaramıyor!!!
Tam anlamıyla dışarı atmak zorundayım kendimi!! Bu sefer de Bilkent 2'deki starbucks'a ya da yukarıda bahsettiğim Kitchenette'e (ki burası da bana baya uzak kaçıyor!!!) kendimi atmak zorunda hissediyorum... Oturup kahvemi yudumlayarak, gelen gideni seyrederek işimi yapıyorum...
****
Bir de iki kuruş kazandım ya :) Hemen harcadım hepsini!! kendime nasil kızıyorum anlatamam!! insan birazını bir kenara koyar dimi?? Roma'ya gidip Gucci'lerde, Prada'larda dolaşmayı düşünürken cebimde sıfır metelikle bulacağım kendimi!! Vitrinlerin önünde, hatta vitirne yapışmış türk kılıklı bir hatun görürseniz bilin ki o benimdir !! Her çıkanın elindeki poşete kıskanç gözlerle bakıyorsa, hiç şüphe yok.. benimdir o !! :D
****
Başka, başka.... (hazır şeytanın bacağını kırdım ya, Allah ne verdiyse yazıyorum valla!!)
Hmm?? Bu hafta sonu ilk yurt dışı işime gidiyorum. Heyecanlı ve çok mutluyum!! Tık tık tık... tahtaya vuralım, dilimizi ısıralım, totomuzu kaşıyalım :P
Dönünce yazarım, inşallah birkaç fotoğraf da çekebilirim :))
Alora, voglio prendere un caffe con i miei amici ;)
****
Aaa, bir de bana ilk defa birisi çok içten bir şekilde "abla" dedi.... buhuuuuu :'( artık o yaş grubundayım, dimi??
NAYIIIIIR!!! NOLAMAZZZZ!!!
***
ok, bitti artık:
Ciao!!!
Subscribe to:
Posts (Atom)