Friday, May 4, 2012

Gittim, kazandım, kaybettim, geldim..

Veni vidi vici durumunun biraz karmaşığını yaşadım geçen hafta Ankara'da.

Tr'ye gittim mutlu oldum
Annemleri ve abimleri gördüm mutlu oldum
Çalıştım, paramı kazandım mutlu oldum

Herşey buraya kadar çok güzel di mi? Bence de güzel, hatta daha da güzeli oldu. Durun anlatayım da hep beraber gülelim:

Brüksellahanası Ankara'Lı olduğu için, üniversite senelerinden kalma bir alışkanlığını her gittiğinde muhakak yerine getirir: güne radyo odtü'yle başlar, eve radyo odtü dinleyerek döner her akşam :)

Bu sefer, kendi evimde kalmak yerine baba evine taşındığım için  bunlardan ilkini yerine getiremedim (onun yerine her sabah babamın güne başlarken çaldığı farklı farklı klasik müzik dinletileriyle uyandım, bangır bangır!-ama keyifliydi çok), işte ikincisini de günlük koşturmalarımız arasında trafikte geçirilen zamanda bol bol yaptım.

Hatta öyle bir yaptım ki "Eve dönerken/Bir Bahar Akşamı" programını arayarak canlı yayınlara bile katıldım...

Hikayemiz şöyle başlar: Bütün bir gün doktorlarda geçmiş (amerika'da çok pahalıya ondan!) rutin kan tahlilleri, tiroit ölçümleri vs derken Ulus'ta esnaf lokantaları teftişe çıkılmış, günü bitirmiş babişkomla eve dönüyoruz...

O da ne?  9 Mayıs Avrupa Günü vesilesiyle Avrupa Gezisi veriyormuş Radyo Odtü şanslı 9 çifte!

Sohbet konusu ise "hadi gittiniz Avrupa'ya (herhangi bir şehrine), yapacağınız ilk şey ne olur peki?

İçim kıpır kıpır dinliyorum. Roma'yı hayal ediyorum kafamda. Yeniden ayak basacağım günü canlandırıyorum zihnimde.. Bilek burkan arnavut kaldırımları, pastel tonlarındaki şehir, borghese parkı, binaların dökülmüş sıvaları, palmiye ağaçları, heykelleri, çeşmeleri, taze bufalla mozzarella'ları geliyor gözümün önüne...   Vespa'nın üstünde yüzüme vuran rüzgarı, fıstık çamlarının kokularını, palmiyelerle oynanan gölge oyunlarunı hayal ediyorum film şeridi gibi :)

 Öylesine özledim ki, İlker'e bir sabah bu yaz bir aylık İtalya'ya gitsek mi acaba derken bile buluyorum kendimi! Amerika Kıtası bizi beklerken, benim aklım fikrim hala Toskana'da, Amalfi Kıyılarında, fesleğenli buffala mozzeralla'Larında... Ayıp di mi? Evet, farkındayım! Yeter artıK!

Olmuyor.. dayanamıyorum! Aramam gerekiyor! Programa katılıp Roma'ya ayak basacağımda yapacağım ilk şeyi anlatmam gerekiyor! Roma sevgisini paylaşmam gerek!!!

Niyetim yarışmaya katılmak değil. Hatta telefonu çevirirken ben yarışma için değil ama Roma'da muhakkak yapılması gerekeni söylemek için arıyorum demek istiyorum..


Daha geçen günlerde bir arkadaşıma artık dünyanın her köşesinde türk gençleriyle karşılaşmanın verdiği mutluluğu anlatıyordum, artık bizler de millet olarak dünyayı tanımaya başladık. Gezebiliyoruz, ufkumuzu genişletebiliyoruz! Bu genç nesiller için paha biçilmez bir deneyim, okullarda, kitaplarda öğretilemeycek bir şey bu! Ben şanşlıydım, çok gezdim...

Ama insanoğlu işte... iki saniye sonra bu düşüncelerimi bir anda unutuveriyorum ve "ben yarışmaya katılmak istemiyorum" diyemiyorum...belki bilinçli olarak belki de bilinçaltım engelliyor beni. Bilemiyorum...Söyleyemiyorum ama...

Cep telefonumun şarjı bitmek üzere, ben de ev telefonundan arıyorum. Biraz bekletildikten sonra alıyorlar beni canlı yayına.

Kakara kikiri derken...

Rooooma! 
Vessssspa! 
Vızır vızır dolaşın vespanın üzerinde labirent gibi sokaklarında diyorum! 
Ah Roma, vah Roma!!!  diyorum da diyorum!!! :))) 

Kapatınca çok önemli bir görevi yerine getirmişcesine kendimle gurur duyuyorum ve koşarak annemlere anlatıyorum olan biteni. Gene onlara da aslında yarışma için aramıyordum ama diyorum... Aman, zaten bana da vermezler ödülü diyorum...

Sonra ev ahalisinin karnı acıkmaya başladığı için ve bizim evde (benim ev, hani kimsenin kalmadığı ev) yiyecek birşey olmadığı için, toparlanıp annemlere doğru yola çıkıyoruz.

Evde, mutfağa girince açıyorum internet üzerinden Radyo Odtü'yü... Tam da çekilişi yapıyorlar.. Kazanan şanslı kişinin ismini söylemeden çeviriyorlar telefon numarasını.. Birincisinde evde kimse yok galiba diyorlar, bir daha deneyelim diyolar. Gene çeviriyorlar numarayı...

Kulağıma bizim evin telesekreter mesajı ilişiyor..

Basıyorum çığlığı: HAYIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIR!!!!!! OLAMAZZZZZZZZZZZZZZZZZZ!!!!!

Ben neden ev numarasını verdim ki?? Hayatımda hiç bir zaman vermediğim numarayı neden o an verdim? Kafamın içinden binbir tane düşünce aynı anda geçiyor: Olamaz, ben kazanmışım, ama neden beklemedim ki çekilişi!! Anne, baba!! Avrupa'ya iki kişilik bileti ben kazanmışımmmmm diyorum heyecanlı,ağlamaklı ve histerik bir ses tonuyla!!!

Bir yandan da, dinlemeye devam ediyorum. Bir kişiyi daha arıyorlar benden sonra, o da bakmıyor telefona.

Üçüncü kişiye sonunda ulaşıyorlar!! Haklı olarak basıyor mutlu kazanan çığlıyını !!!

Ben ise, azcık hüzünlü ama bir yandan da kısmete inanan biri olarak, niyetin zaten gitmek değildi ki Aslı diyorum. Ama insanoğlu işte.. içten içe öyle bir de pişmanım ki ev telefonunu verdiğime :))

Olsun, ben çok gezdim. Benim kadar mutlu olsun yerime gidecekler de; onlar da varsın tadına gezmenin, yeni şeyler keşfetsinler diyorum...

Şansıma gülüyorum! Ben Radyo Odtü'den çok şey kazanmıştım zaten.. Yarın gene ararım, gene kazanırım birşey diyorum...

Hikayenin sonucu ne mi? Şansına inanacaksın.

Ertesi hafta, doğum günümde, tekrar arıyorum aynı programı. Bu sefer de konser bileti kazanıyorum! Gidemeyeceğim bir konser bileti ama olsun, arkadaşlara vericem zaten  :))


5 comments:

Damla T. said...

Super ya.. nasil guldum anlatamam.. Cok guzel bir hikaye, ne de guzel anlatmissin Asli'cim!

Asli A. said...

Tokgozlu olmak cok zormuş be Damla'cim :))

sinem mingan said...

Konser biletini alan şanslı kişiler de biz olduk:)Tekrar teşekürler Aslıcım! Roma seyahatini kaybetmek gerçekten de kötü olmuş ama bir uçak biletine bakar artık, bizim evimiz her zaman sizin eviniz unutmayın bekliyoruz...

Anonymous said...

Çok ayıp olmuş o biletleri kaybetmek ya Aslı Abla, ben üzüldüm vallahi...

Asli A. said...

Ben de uzuldum Benan'cim, ben de... Unutmak için kısmet iste diyorum yoksa çatlamıştım sinirimden coktan :P