Thursday, March 24, 2011

Volvere !




volvere a encontrame con vosotros

volvere a sonreir en la mañana
volvere con lagrima en los ojo
mirar al cielo y dar las gracias






Aslında hayatım tezatlıklarla dolu.


Çocukluğumdan beri 2 veya 4 senede bir memleket/ev/okul/arkadaş değiştirdim durdum...Arkadaşlarımdan ayrılmak çok zor oluyordu. Nefret ediyordum bu ayrılıklardan. Ev ve mekan değişikliği ama çok hoşuma giderdi. Yeni bir ev, yeni bir oda, yeni bir mahalle  çok heyecan vericiydi.  

Aradan 30 sene geçti, dönüm noktaları yaşandı, hayatla ilgili karalar alındı ama nedense ben gene kendimi bu göçebe hayatın içine atıverdim.. Mazoşit miyim yoksa genlerin bir cilvesi midir bu? 

Bakmayın ama hala nefret ediyorum ayrılıklardan. Aynı aksilik, hala mekan değiştirdikçe mutlu olmaya devam ediyorum ama! 

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu derler adama! Biri olmadan, diğeri olmaz ki? E sen buna hala alışamadın mı? diye de sorarlar. Ya da en basiti: zorun neydi kardeşim?? O kadar dırdır edeceğine o zaman otur oturduğun yerde!

Dır dır etmene rağmen, seviyorsun bu hayatı, kabul et... Evet, ediyorum.  Sevdiceğimle bir orada bir burada kamp kura kura, hayat akıp gidiyordu, tek derdimiz ailemizden, dostlarımızdan uzak olmaktı... Ama ben bununla yetinir miyim?? Ben ne yaptım, hayatıma renk gelsin diye (işe döndüğüm anda, bu yazdığımı inkar ederim haberiniz ola- bu kadar da dansözümdür ahahaha :P), benim de elim iş tutar demek için, gittim iş edinmekle yetinmedim, bir de üstüne en hareketlilerinden birine talip oldum! Valla aklımı peynir ekmekle mi yedim ben?? Sıcacık evinde, yediğin önünde, yemediğin arkanda. Kırmızı ojelerini sürüp briç partilerine gitmek varken (bu da bayıldığım bir klişe!), ne zorum vardı benim? Her ayrılık yaklaştıkça, ciddi ciddi kendime soruyorum. Zorum ne benim? 

Roma'dan ayrılıp iş için Türkiye'ye dönmem gerekiyor ya.. Gene dırdırlarıma başladım. Ggene ayrılıklardan ne kadar nefret ettiğimi hatırladım! Hayatımda aldığım kararlara anlam bulmaya çalışıyorum, neden? Hele bu ayrılık bir aya yakın belki de daha uzun süreceği için çok acıtıyor canımı. Herşeye isyan eder duruma geliyorum! Zorun ne kardeşim, bişeyi sevmezsen yapmazsın. Bu kadar basit değil midir olay?? (bunları dedikten sonra da nankör kedi gibi hissediyorum kendimi).

Bir de utanmadan şunu diyordum ya:  Rüyaların gerçek olduğu ülke'ye, o çılgın NYC'ye taşınınca, ben mesleğimden vazgeçmeyeceğim... Gidip gelirim ayol, ne var ki bunda?  Gerekirse 3 ay orda, 3 ay Türkiye'de kalırım... Hmmpf!! İnanmıştım da söylediklerime, ciddiyim!


Yok kardeşim, o kadar da kolay değilmiş! Hele bu ayrılık çok daha farklı bir ayrılıkmış... İnsanın 2 ayrı evi olması, iki evinin de yuvası olduğu anlamına gelmiyormuş. İşinin olduğu yer yuvanla aynı yerde değilse hele... buyur seç beğen al ayrılık acılarından bir demet. Yuva dediğin sıcacıktır. Akşam gününü anlattığın, derdini paylaştığın yerdir. Mutluluklarını paylaşıp, 10 misline çıkartan yerdir orası. Canını acıtan birşey olursa, kuvvet bulacağın yerdir, destek alacağın yerdir. Uykuya huzurla dalmanı sağlayan yerdir yuva. 

(Yuva ve dostluk aslında ne kadar da birbirine benziyormuş benim için.. Hmm??) 

Hani nerde şimdi o : "Kariyer de yaparım, çocuk da yaparım"lar?? Önce birini becer, sonra diğerine sulanırsın!! Tısssss... Valla tısladım. 

Nefret ediyorum ayrılıklardan!!! (burada kaşları çatık, kollarını göğsüne kapamış, kafasını bir o yana bir bu yana sallayan japon çizgi karakteri bir minik kızı canlandırıyoruz gözümüzde)

- Önce sürekli arkadaşlarından ayrılırsın... Nefret etsen bile alışırsın ve bir süre mektuplaşırsın (çok pis mektup yazardım var ya, her hafta 10 sayfalık mektuplar yazardım arkadaşlarıma, kuzenlerime.. hey gidi günler, hey!)
- Sonra büyürsün, okumaya uzaklara gidersin. Bu sefer genç kızken habire kavga ettiğin anneni, babanı, abini çok özlersin. Burnunda tüterler, gene sayfalarca mektuplar yazarsın her hafta. 
- Sonra evlenirsin, haydaaa kompile mekan değişikliği! Artık mektupların yerine emailler alır. Arkadaşların da dünyanın dört bir yerine serpilmiştir, ailen de uzaklardadır.. Evdeki yabancıya alışmaya çalışırsın :D Zordur, zor..
-Sonra, kendini bulmana yardımcı olan meslek için bu sefer tam da alıştığın, birlikte yuva kurduğun kişiden ayrı kalırsın. Ama şanlısındır, ailen artık sabitlenmiştir :) Fakat dostlarından geriye kimse kalmamıştır... gene bir yanlızlık, gene bir uzaklık... 
- Yuvanın mekanı değişir, senin ise 2'ye bölünmen gerekir, kendini bulduğun o işin cilvesini görmeye başlarsın... Ailen bir yerde, kocan başka bir yerde, dostların desen, yarısı uzaklarda, bir kaçı yanında ama hayat o kadar yorar ki adamı, birbirinize vakit ayıramazsınız... 

Ben istemez miydim, anaokulundan beri tanıdığm arkadaşlarımla aynı şehirde olmak, ailemin bir koşu uzaklıkta olmalarını?  Yuvayı yuva yapan ruh eşimle aynı çatının altında olmak?? İstemez miyim, hı?? Hııırk !! (burun çekme efekti)


sessizlik.... 


Pek bir acıklı oldu yahu. Burnumun direği sızlladı yazarken... Buhuuuu :'-( Bir yandan da  içindeki mantıklı Aslı şunu fısıldadı durdu: "Kızım amma nankörlük ediyorsun. Oturup şükredeceğine, acıların çocuğu moduna girdin. Küçük Emrah kaşlarından kurtul! Derin bir nefes al ve kalk.. Ayrılık dediğin bu sepeblerden ötürü olsun, Dert ettiğin şeylere bak!!!"


Neyse, müziğimizi dinleyelim neşelenelim. Bana enerji veriyor bu şarkı :)

Not: Volvere ispanyolca döneceğim anlamına geliyor.. 




No comments: