Tuesday, December 13, 2011

Cik cik



Bizimkisinin meşhur lafı : "yuvayı dişi kuş kurar hanım"

Tabii doğrudur, ama o dişi kuş o yuvayı kurana kadar neler çekiyor bir soranınız var mıdır?

Bu dişi kuşların çektiğini bir ben bilirim bir de Allah bilir. (bir de bu yazıyı okuyanlar hatırlar)

Milyonlarca dal parçası arasında EN uygununu seçerler... Saatlerce o dalı bulmak için uçaaaar dururlar (masal tonuyla okunacak). Yuva dediğin bir dalla kurulmuyor ki! Mükemmel dalı bulunca da, bu sefer o Mükemmel dala EN iyi uyacak Yeni bir Mükemel dal bulmak için minik kanatlarını çırpa çırpa tekrar yollara koyulur o dişi kuşlar (görsel materyel olarak minik dişi serçeyi kullanalim lütfen)... Yuva deyip geçmeyin, her biri adeta birer sabır, sevgi, kararlılık ve mimari şaheserdir!! O birbirine girmiş, ahenk içinde sarılmış dallar ve o dişi kuşun azmidir o yuvayı yuva yapan.

O emektir o yuvayı yuva yapan. Minik çırpı bacaklara ve kanatlara inen o kara sulardır orayı yuva yapan.. (küçük Emrah kaşlarımı çattım, ıslak köpek bakış moduna geçtim)

Bizim Alfa Serçe dişi kuşa bütün "kutsallığı" ile bu görevi hatırlattıktan sonra, dişi kuş çırpı bacaklarını bu sefer New York'un buzz gibi havasında (içine termal tayt giyerek-evet paçalı don yani!) koşturttu..

Koltuklarının teslimat tarihi ertlendi, sinir krizi geçirmeden hemen alternatif koltuklara baktı. Baktı, araştırdı, gitti, gördü ve denedi.. Kafasında ve şemalarında uzun uzun yerleştimeye çalıştı hepsini minik salonuna. Ama ne hiçbiri uyabildi, ne de hiçbiri erkenden teslim edilemedi.. Kara bulutlar çöktü dişi kuşun tepesine..

New York'un Belçika'dan beter yağmurlarında gene koşturdu durdu o çırpı bacaklarıyla... Lambası, orta sehpası, şifonyeri, halısı, yastığı, askısı, kepçesi diye diye evin geri kalan eksiklerini bir çırpıda gidermeye çalıştı.. Ama bu yuva diğer yuvalara benzemiyordu ki. Burası farklı bir yuvaydı, burada işler alıştığı gibi işlemiyordu. Olsun, o alıştı bu yeni işleyişe... Kanatlarını çırpa çırpa, bir bir mükemmel dalları buldu getirdi, ya da getirileceğine dair sözler aldı. Artık bir de koltuğu geldi mi, bu yuva sonunda YUVA olacaktır dedi.






6 comments:

Katakulli Perisi said...

Ben o dişi kuşun Roma'da kiralık yuva ararkenki sonnnssuuuzzzz sabrını da gördüm, bildim, iman ettim... Alfa Serçe teorik (!) olarak sana yardım ederken ne kaddaaarrr yapıcıdır tahmin de edebiliyorum :P Sen o son koltuklar da geldikten sonra gir yuvana Minik Serçe... 3 gün 3 gece pijama-terlik-internet takılmayı hak ediyorsun :)

Cemre said...

Ahh ahhhh bir ev kolay mı kurulur? hele de gurbet ellerde..ben bu çırpı bacaklı minik serçeye kolaylıklar dilerim, eminim bu emeğin karşılığı sıcacık bir yuvan olacak sonunda :)

GiP said...

Belcikanin yagmurlarindan 'beter' diye bahsedip icimizi karartma ey yazar. Vurma yuzumuze, yapma bunu bize. Alindik, cok uzulduk, anlam veremedik bu haksiz tanimlamaya.

Asli A. said...

Gip'cim, bak ama simdi belcika deyince herkesin aklina yagmur gelir..bu biiir ;) Beter dedim zaten :P Yani burada yagdi mi belcika'daki gibi temiz yagmiyor, orada 48 saat yagsa bile non-stop yerlerde su birikintisi gordugumu hic hatirlamiyorum. Temiz yagardi, bir de dikey :D Burada yaginca kaldirimlar Tr gibi oluor!!! Bir de ruzgarimiz eksik olmuyor, el nino buraya kacmis!!! Oyle yaniii, sen uzme tatli canini... Burada daha cok islaniyoruz bak :D

Asli A. said...

Cemre, ev kuruldu sayilir!!! Hali da geldi, yuva isindi :))

Asli A. said...

Katakulli perisi,
koltuk geldi, tv var, internetimiz jet hizi, bir elim aypedde digeri ayfonda, hafta sonu 3 dergi aldim kendimi simartmak icin... Ama ben hala evle ugrasiyorum, o cizik onu iade et, o mobilyayi suraya cek, evraklari arsivle vs, vs..... N'oooldu bana yaaaa?!?! İmdaaaat!!