Tuesday, January 31, 2012

Yüz karası Entep Gelini, ben... ve Yoğurtlu Patates Yemeği


Evet, sanırım Entep gelinleri arasında hiç zorlanmadan, gelinlerin yüz karası seçilebilirim. Sebebi mi? Birincisi memleket sebzesi patlıcanla aramın iyi olmamasıyla başlayabilir, mutfakta hamaratlıktan uzak, pratik yemeklere kaçan moderen bir gelin olmakla saymaya devam edebilirim herhalde... İkincisi, bulamadım... Neyse, ana fikri sanırım anladınız.

Antep Mutfağı da ne güzeldir halbuki; Analı kızlısı, çiğ köftesi, kebabın binbir çeşidi, içli köftesi, kuru patlıcan dolması... say say bitmez. Ama gel gör, benim elimden gelebilme olasılığı olsa bile (öhö öhö!), nedense daha farklı yemekler çıkıyor hep mutfaktan (portakal sulu somon balığı gibi-BBC GoodFood'un sıkı takipçisiyim işte!).

Neyse, Allah'tan bizim evde demokrasi hakim olduğundan (!?), bizim Bey benim yerime de mutfağa girip pek güzel Entep yemekleri çıkarabiliyor. Ali Nazik mi istersin, kısır mı istersin, yoksa elcağızlarıyla yoğurduğu çiğ köfte mi ararsın? Hepsi gelir bizim Bey'in elinden, Maşallah!! :-D

E durum böyle olunca, ben de çok sevdiğim birkaç Entep yemeklerinin yandan çarklısını şipşap yapmakla yetiniyorum... Mesela bunlardan biri Yoğurtlu Patates Yemeği (parmacıklarınızı yersiniz anacım, o kadar güzel bir yemek!!! )


Aslında orijinali bir ana yemektir, yanında bulgur pilavıyla yenir. Başka da birşey aramazsınız daha!

Ama Antep gelinlerinin yüz karası, ben, bu yemeği iyice sulandırarak 30 dakikada pişen bir çorba haline getiriyorum. Bu akşam olduğu gibi ;-)

Bu ülkede demokrasi var kardeşim, ben de yoğurtlu patatesimi sulu seviyorum işte, hmmpff!! Hele New York'a geleli akşam yemeğimizi her gece 10'da yediğimizi düşünürseniz, çorba versiyonu gayet mantıklı ve sağlıklı oluyor işte ;-)

Ben lafı fazla uzatmadan, Antep Mutfağının favorileri yemeklerinden Yoğurtlu Patates Yemeğini taktim etmek istiyorum! Ta taaaaaa!!!

Yoğurtlu Patates Yemeği:


- 200/300 gram arası yemeklik irice doğranmış, ya da kemikliyse küçük parçalara kestirilmiş et (kuzu tavsiye edilir, ama ben genelde dana kullanıyorum)
- 2 büyük patates, kabaca doğranmış
- 1 su bardağı nohut (ben konserve kullanıyorum, bir kutu yetiyor)
- 3 su bardağı yoğurt (süzme tercihimiz)
-1 yumurta
- haspir
- tuz, karabiber
- yemeklik olacak kadar su.

Yapılışı:

1/ etler önce biraz yağda çevrilir, suyunu bırakınca altı kısılır ve suyunu çekmesi beklenir. Üstünü kapatacak kadar su konur ve yumuşayıncaya kadar haşlanır (genelde 30 dak.)

2/ patates eklenir ve pişene kadar kaynatmaya devam edilir

3/ayrı bir kapta yoğurt ve yumurta iyice çırpılır

4/yemeğe nohutlar eklenir, kaynayınca altı kısılır.

4/yoğurda azar azar yemeğin suyu eklenerek kesilmesin diye iyice çırpılır,

5/ yoğurt yemeğe eklenirken karıştırmaya devam edilir ki kesilmesin, bir taşım kaynatılır. Altı kapatılır.

6/ ayrı bir kapta zeytinyağ ve haspir ısıtılır (aman dikkat yanınca çok pis oluyor!!)

 -- HASPİR ilk resimdeki kuru baharattır :-) Bulmakta zorluk çekmezsiniz, haspir yerine başka birşey kollanmayın, hiç bir baharat yerini tutamaz (evet, ben var haspiri çok sevmek) :-)

Yemeğiniz servise hazırdır (çukur tabakta tabii),  Afiyet olsun :-)




Aslı'nın versiyonu :


- Ölçü olarak şuna dikkat etmeye çalışıyorum:  2 ölçü et, 1 ölçü patates, 1 ölçü nohut. Etler ve patatesler biraz daha küçük küp küp doğranır bu sefer.


- Çorba olmasına rağmen çok su koymuyorum, biraz daha sulu yapmaya çalışıyorum o kadar. Yemek zaten sulu bir yemek ve çukur tabakta servis ediliyor.


- Malesef aldığım etlerde pek bir lezzet olmadığı için yemeği ya tavuk suyuyla yapıyorum (evet etli yemek olsa bile), ya da bulyon kullanıyorum (100% organik olduğunu iddia eden alternatif bir "bulyon" buldum, çok mutluyum :-D)


-Yoğurdun tadı yoğun olmalı!! En önemlisi o bence :)) 


Ben bugün fazla sulu yapmışım mesela, akşama ısıtmadan tekrar yoğurt ekleyeceğim..kemküm... Bir de bu akşam ilk başta düğün çorbası yapayım dedim, ondan etleri daha da minicik yapmışım.. Neyse, dedim ya, Yandan Çarklı bu.. Affınıza sığınıyorum :-)

Monday, January 30, 2012

Keltoşun Yeri: MaxBrenner


Bundan iki ay önce, henüz "çiçeği burnunda NewYork'ta bir yabancı"yı canlandırırken, Union Square'da Banu'yla buluştuk...

Black Friday'da  (yani Şükran Günü sonrası İndirim Günü çılgınlığı) Max Brenner'in kapısından boynu bükük döndüğünden (kapıdaki sıradan), aklıda kalmış ve hadi buraya gidelim dedi..



Ok, Keltoş meltoş pek bir sempatik geldi kulağıma mekan :)


Hiç sıra beklemeden hemencecik güzel bir masaya yerleştirdiler bizi. Ben açlıktan öldüğüm için gözüm dönmüş bir şekilde menüyü baştan sona, sondan başa tekrar tekrar okumaya koyuldum. New York'a geleli "Pis Yemekler" beni daha fazla çekmeye başladığ için gene hamburger sütünuna takılı kaldım :) İşte o hamburgerler arasında bir tanesi çok fena gözüme çarptı: Kobe köfteli Max Brenner Burgeri!!! Bir de içine taze avokado eklettik mi benden mutlusu olamaz diye kendi kendime konuşmaya başladım.

Hakikaten az pişmiş, içine bir de avokado konmuş Kobe etli burgerim masaya geldiğinda aramızda gözle görülür bir etkileşim oldu :)) O bana baktı, ben ona baktım ve saniyeler içinde birbirimize kavuştuk!

O nasıl bir lezzet, o nasıl bir et! O nasıl bir hamburger  (kızarmış soğanı ve ıvır zıvırı çıkardım elbette) !!!! Tanrım, uçuyorum mutluluktan!!

Yazık, Banu arkadaşım eminim bir daha görmek istemeyeceği bir yüzümle tanıştı o gün: yemek yerken domuzcuklaşan Aslı!!! Ellerimle yedim, parmaklarımı yaladım, peçetemi kullanılmaz bir hale soktum!!! Ama benden de mutlusu yoktu, inan :-D

Tabii, bu duyguları, bu mutluluğu bu kadar yoğun yaşamamın sebebi acaba çok mu aç olmamdı? Yoksa normal bir günümde "eh işte" mi derdim bu hamburgere?

Gerçekten de bilemiyorum ama yaşadığım nadir hamburger mutluluklarından biriydi ve o gün bugündür İlker'i oraya götürmek için çok çabaladım ama her seferinde kapıda en az 1,5 saat bekleme süresiyle karşılaştığımız için  pes edip, başka bir mekana gittik.


Ama azimliyim, elbet bir gün ona da bu Burger Mutluluğunu yaşatacağım :-D


Gene bir arkadaş grubuyla hamburgerciye gidelim dediğimiz bir başka akşam, hadi Max Brenner'e götüreyim sizi dedim (Havamdan da geçilmiyor, mekan öğrendim ya!!) Ancak, hemen söylemem gerekiyor: Max Brenner aslında bir hamburgerci DEĞİL! Buralara gelip de hamburgerci olarak Max Brenner'i aramaya çalışırsanız pek bir sonuç elde edemeyebilirsiniz.


Kendisi aslında meşhur bir çikolatacıymış !!!! Haydaaa nerden çıktı bu demeyin, sıcak kumlardan serin sulara atlamak gibi birşey bu!! İşte benim şansıma bir de süper hamburger yapıyorlar :-D


 Evet, ne diyordum.. Meğersem Max Brenner İsrael'de bilinen bir çikolata zinciriymiş. Olsun dedim, siz bir de gelin Kobe etli hamburgerini yiyin!!! Dedim demesine ama her gittiğimizde olduğu gibi, gene içerisi tıklım tıklım, ve gene bekleme süresi 1 saati aşıyordu :-((  Neyse, gene kısmet değilmiş dedik..



Ve gel zaman git zaman, ben hala kendimden başka kimseye Kobe etli Max Brenner hamburgerini yediremedim :( 




Çikolata kısmına çok fazla övgüde bulunmadım farkındaysanız, eee, ne de olsa Brüksel Lahanası çikolatanın diğer ana vatanından, Belçika'dan geliyor :P Ama gene de içerideki butiği çok cezbedicyidi diyebilirim. Damardan çikolata şırıngaları da çok sempatik bence! Eminim çikolataları da iyidir. Ben tadına bakmadım, bakanınız varsa bildirsin :)



Aaa ama olur mu, unutuyordum: Kırmızı biberli sıcak çikolatasını içtim! Veeee, pek bir güzeldi diyebilirim :)) Kendimi birden Çikolata filminde hissediverdim :) ( nasıl güzel bir filmdi o da..) Tavsiye ederim, önce bir garip geliyor ama içtikçe sevmeye başlıyor insan.

(o küçük parmağa sizden önce ben yorum yapayım:  O nedir, o??? :-P- ya şimdi ben o kupanın üzerindeki çocuk resmini şeetirmek için serçe parmaklarımı öyle havaya kaldırmıştım... kem küm :-D)


Neyse, çikolata değil ama geldiğimden beri kupa kupa içtiğim siyah kahvemi yudumlayarak elimdeki işe geri dönme zamanı geldi.. Pfff.. iş olmaz ağlarsın, iş gelir püflersin. Bir de hava o kadar güzel ki, soğuk ama pırıl pırıl bir güneş var dışarıda.. Şimdi sokaklarda dolaşmak vardı... Offff offff !!

Peace Out! (yerel dille aşina olma durumları :P)

Thursday, January 26, 2012

Alışveriş Hakkında Öğrendiklerim&Unutmadan yazmam gerekenler..

New York'a geleli 2,5 ay oldu bile.

Yazacaklarım aslında benim gibi Amerika'yı yeni keşfedenlerin daha çok işine yarayacaktır ama olsun, buraları bilenler de belki okurken ilk şaşkınlıklarını hatırlarlar (ya da bana şaşarlar :-P)

İşte, daha yeni sayıldığım için ve henüz şaşırmaya devam ediyorken unutmadan yazmam gereken birkaç şey var aklımda. Ki daha fazla alışıp bunları görmemeye başlarsam, bulanık anı olarak kalacaklar aklımda ve bir bakmışım kapılmışım NYC'un akışına, e yazık olacak o şaşkınlıklara (kafiyeli mi oldu, ne? :-D)

Bir de alışverişle ilgili birkaç tüyom var :P

Haha, 2,5 ayda çok mu New York'lu oldum da hemen tüyolar verebiliyorum? Hayır tabii ki!! Hatta kendime 3 senenin sonunda bile "New Yorker" diyeceğimi sanmıyorum.. Pfff !! Zaten öğrendiğim şeyler de hep internet ortamında (New Yorklu önce araziye iner kardeşim! E ben daha araziye bile inememişim 2,5 ayda.. ooof offf :-/ )

Bu arada bu bilgilerin çoğunu, gene bizim gibi New York'a yeni gelen (4 ayı dolmuş ama!) bir arkadaşımızdan edindim, kendisi de bu tüyoları Hakiki New Yorker bir arkadaşından edinmiş ;))

Yani kaynak sağlam, ben ise New Yorker'ın suyunun suyu oluyorum bu durumda ama olsun :-P

Öğrendiklerimin ve izlenimleri şöyle ortaya karışık yanar döner meyve tabağı şeklinde sunuyorum, buyrun :

1- AÇIKGÖZLÜ ol ve fırsatların peşinde koş !

Şimdi bunu yapabilmek için aslında ABD'de uzun süredir oturuyor ve pırıl pırıl bir KREDİ GEÇMİŞİNE sahip olmak lazım... Malesef geldiğimiz andan itibaren çok acı bir şekilde burada kredi geçmişin yoksa (ya da kötüyse)  hiç kimsenin seni adam yerine koymadığını öğrendik (karşılaştığımız trajikomik durumları bir anlatmaya başlasam, sürrel Belçika'dan sonra Amerika'nın çok da farklı olmadığını anlarsınız; bir de hep beraber ağlanacak halimize güleriz :P)

Eğer yukarıdaki şartlar sizin için geçerliyse zaten benim yazdıklarımın hepsi fasa fiso kalır.

Açıkgözlü olmak, indirimlerin sıkı bir takipçisi olmakla başlıyor. Alışveriş yaptığınız her mağzaya email adresinizi bırakmak ve bu şekilde indirimlerden hemen haberdar olmak anlamına geliyor. Hatta burada herkesin peşinde koştuğu indirim kuponlarının evinize ya da eposta adresinize yollanması demek oluyor.

Şu kupon olayını biz "Avrupalılar" (göz kırpma efekti!! ;-P) ilk önce tam kavrıyamıyor olabiliriz, ama gel gör ki bir kavramaya başladık mı, bu sefer kupon manyağına dönüşebiliyoruz :-D

Siz bizim, indirim günü (Noel Ertesi) sabahın 7.30'unda mağaza giren ilk 200 kişi olduğumuz için anında 20 Dolar indirim alabilecek kadar erken kalkabileceğimizi hayal edebilir miydiniz hiç?? Hayır, e biz de edemezdik zaten!  Tamamen tesadüfi oldu ama KUPON'ların gücünü işte o gün anlamış olduk!!!

Neyse, bu kuponları alabilmemin bir kaç yolu varmış..

Efendim birincisi benim gibi Kredi Geçmişi olmayan, Sosyal Güvenlik Numarası olmayan bir HİÇseniz, uzun süredir burada yaşayan arkadaşların cömertliğine güvenmek ilk seçeneğiniz.


İkincisi, yukarıda yazmış olduğum gibi heryere email adresinizi bırakın!



Üçüncüsü ve en kıymetlisi- ki bundan faydalanacak hedef kitle zaten bu bilgiyi ne yapsın, hmmpff :-(
Öhö öhö...Kredi geçmişiniz sağlam, sosyal güvenlik numaranız da varsa,  işte bu durumda o büyük mağzaların verdiği mağza kartlarına hemen başvurun ki, her alışverişinizde ekstra indirimlerden faydalabilin ve gelsin kuponlar gitsin paracıklar!!!

Kuponlara alternatif şimdilik en güzel açık gözlülük dediğim gibi epostalara maruz kalmak.. Napalım, biz sistem dışında kalan, adam yerine koyulman bir gruba dahiliz işte.. Kader utansın.. Buhuuuu !!  :'-(

2-Online Alışveriş sitelerinden KORKMA!




Geldiğimizde henüz ne nereden alınır bilmiyorduk, bir de bildiğiniz gibi sil baştan ev kurma meselesi vardı... O yüzden internet erişimini yakaladığımız her anımızı piyasa araştırması yaparak geçirdik. Bunun sonucu Canal Street civarındaki Mobilyacıları keşfettik. Pahalısını da ucuzunu da gördük. Hatta pahalılarını internet  üzerinden dönemsel olarak ederken, yüzde 50 indirimlerin bile peşinden koşabildik, yihuuuu !!!

Ama en mutlu olduğum şeylerden biri: AMAZON.COM'a yeniden kavuşmak oldu!!

Belçika'da her ne kadar İngilizce kitaplara kolay erişimimiz olduysa da, ben gene de bol bol AMAZON.CO.UK'den kitap ısmarlamıştım...

Burada bu işi daha da bir abartıp, evin bilumum ihtiyaçlarını oturduğunuz yerden, şipşak Amazon'dan halledebiliyorum :)

Yatak başlığı, yatak ayağı, robot,  3D gözlük, vs vs... Hatta daha geçen gün, piyasada çok kolay bulunmayan "Aaaavrupa" malı şampuanımdan ısmarladım ayıptır söylemesi.. (hakkaten ayıp.. pardon.. utandım şimdi :-/ )

Manhattan iyi hoş güzel tabii ama alışveriş konusunda büyük indirim mağzaları elimizin ucunda değil malesef.. O yüzden internet alışverişi hakikaten anlamlı be zevkli oluyor !! Buldu da bunuyor derler bana, biliyorum. Ama bazı şeyleri bir tuşla halledebilmek çok güzel yahu.. bir de evinize kadar getiriyorlar ya! Ah, ah.. ne tatlı bir lüküstür o! :))

Bir sonraki adımım: Market alışverişini Freshdirect.com'dan yapmak olacak: Herşeyi evinize kadar getiriyorlar, taze taze!! Mis mis!!!

3-Online olan herşeyi SEV! 


Eveeet, yukarıda yazan bütün laf kalabalığı aslında bu üçüncü bölüme gelebilmek içindi :-D

İndirimli alışveriş siteleri !!!! BEN VAR ÇOK SEVMEK !!!!

Grupon'u bilmeyen yoktur zaten. Hah, buna bir de şu aşağıdaki listeyi ekleyelim hemen:


-My Habit 
-Lifebooker ve Lifebooker LOOT
-LivingSocial Deals
-OneKingsLane
-Bloomspot


(hemen tıkla, hemen kazan! :P)


Akıllı New York'lu kızlar, şehrin altını üstüne getirmeden, en iyi fırsatlar& indirimler nerede buradan buluyorlar hemencecik :-P

Eee, ben de bu kategoriye inşallah 3 sene sonra, hani belki erişebilirim diyerek şimdiden çalışmalara başladım ve Lifebooker'dan bir sürü ilginç fırsatlar yakalayabildim:

Şimdiye kadar 3ayrı kuaför denedim ve normalden daha ucuza faydalanabildim hizmetlerinden. Bir tanesini de çok tuttum, bundan sonra oraya gitmeye karar verdim ! Yarın ise daha cesur bir adım atarak bir Medikal Spa denemeye gidiyorum.. Hadi bakalım, sağımı solumu yakmazlar inşallah...

Bu siteler NY'a özel değil ama NY'la ilgili çoooooook fırsat var, çooooook!

Mesela şu an aklımı çelen bir Manhattan üzerinde helikopter turu var ki.. kendimi zor tutuyorum valla ! :-D

4- Beni bile bu memlekette İADE edebilirsiniz!! 

İlk başlarda çekingendim.. "Ama nasıl olur? Paketini açtım çoktan.. Almazlar ki geri. Kullandım da bir kaç kez.."  diyen bir genç kadından... giydiği kotu bile iade edebilen bir canavara dönüşme yolundayım!! (yok ama alırken bedenimi yanlış vermişler, iki kere giydim folloş oldu, o yüzden yani. Yoksa o kadar da arsız değilimdir, henüz...)

O yüzden hiçbir fişi atmıyoruzzzz!!! Fişler içinde kaybolmamak için de bu güzel tüketici toplumun ürettiği süper organizatörlerden birini alıp güzel güzel arşivliyoruz fişlerimizi :-D (ben kupon klasörü aldım mesela -Evet, kuponlar için klasör satıyorlar!!!) 






--- PERDE---


Şimdiiiii... unutmadan yazmam gerekenlere gelmeliyim ki hakkikaten bu deliliklere alışıp görmezden gelmeye başlamayım !!

Özellikle Lifebooker'da sunulan hizmetleri göz önünde bulundurunca, ama tabii bu durum New York'un mu yoksa Amerika'nın geneli için mi geçerli bilmememkle birlikte, dehşete düştüğüm çok şey çıktı karşıma...

SIk sık sunulan ve çok normal bir prosedür olarak algılanan bir COLONIC olayı var ki, beni benden alıyor!! (beni benden alması için önce ne olduğunu anlamak için oturup araştırmam gerekti, o kadar bir habermişim meğersem dünyadan!) Meğer tüm Hollywood yaptırırmış, çok sağlıklıymış, vücudumuzu toksinlerden arındırırmış, bağırsaklarımızı rahatlatırmış, sindirim sistemimizi dinlendirirmiş..miş, miş, miş...!!!

Bağırsak Yıkamaktan bahsediyoruz!!!!! Bu biiiiiir !

Sonra bir de kilo verme hapları satılıyor, böyle ne üdüğü belirsiz, hala zararları üzerine tartışılan.. mesela hormonların üzerinde etkisi olduğu söylenilen ve bu sayede kalorileri şıp diye erittiğimiz bir hCG kilo kontrol hapları!!! Bu ikiiiii !!

Favorime geliyorum, ta taaaaaaaaaa!!! Şimdi Sevgililer günü yaklaşıyor, malum.. E insanlar sevdücüklerine özel hediyeler almak ister, sörprizler yapmak ister, di mi? Heheheh.. En orijinallerinden biri de neden süsleme sanatıyla ilgili olmasın ki??? Hatta hakiki Swarovski kristalleriyle süslenmişse, valla insan başka ne ister ki bu dünyada?? İsmi de Vajazzling'miş!!! Hahahaha, işte bu da üç etti! :)))))



Deli bunlar, deli! Valla deli!!

Gözünü sevdiğim aklı başında memleketim (?!).. Avrupalıyız biz kardeşim, klasik güzellikten hoşlanırız biz!! :))

Şaşı bak Şaşır işte!!!Daha çooook öğreneceğim şey var benim, çoook!!!



UNUTMADAN:

- Alınan her hizmet için, ister restoran olsun ister spor salonu, müşterilerin görüş yazdığı www.YELP.com'u mutlaka kontrol edin, bakalım ortalama kaç yıldız verilmiş :))


Sunday, January 8, 2012

Ayucuk

Ayuuu pur pur pur!!! Neden orada otururlar neyi beklerler, verdikleri mesaj nedir hiç bir fikrim yok ama aralarına oturup bir sokulasım geldi :))


Ahahaha, fotoya her baktığımda aralarında geçen konuşmayı bile duyar gibiyim:-Zülfü sana diyorum, bak resmimizi çekiyorlar, düzgün otur, düzgün !! - Hanım, bak bu iki etti..... Bir rahat oturtmadin şurada! - Posted using BlogPress from my iPad