Saturday, December 15, 2012

Bu kısa bir Yeşilçam filmidir, kanalınızı değiştirmeyin lütfen

Eskiden nefret ederim bu "Hakkını helal et" lafından... Tüylerim diken diken olurdu, bir yandan absurd diğer yandan cok kaderci, fazla duygusal ve gereksiz bulurdum. Evet her an hersey olabilir ve ben bunu kabul ediyorum demekle aynı seydi iste. Eskiden derken, 13-32 arasından bahsediyorum.. Hani 13u anlıyorum ama 32 ne yahu?? Yok ama, ben gene de o yasa kadar hala gerilirdim bu helallesmelerden.

Sonra birden, kafama bir piyano düşmüş gibi o ana kadar tüylerimi diken diken eden bu kelime, birden anlamlı ve cok yerinde söylenen bir sey oluverdi! Hic birsey oldugu gibi kalmiyor, yarin gonul almak için cok geç olabilir seklinde yaklasmaya baslayivermistim birden hayata.. Hayat milisaniye icinde değişebilir, bunu mu anlamıştım yoksa ben? Anlamak aslında hafif kaçtı, yok galiba daha travmatik bir uyanış oldu ama inanın o uyanışımı ne tetikledi hic bir fikrim yok! Birden bire her ayrılık bir son (kisa veya uzun, ama bir bitis noktasi olduğu kesin) anlamına gelmeye basladi benim için. (bu cumleyi yazarken umarim sezen aksu'nun "her ayrilik bir vurgun gibi" sarkisini bir tek ben çalmıyorum kafamın icinde fon müziği olarak - serbest çağrışım denen bisi var ben napiim? :P)

Sevmedim ben bu duyguyu. Hala da sevmiyorum ama beraberimde götürüyorum her gittigim yere :( E tabii o sevmediğim  helallesme de birden anlam kazanmaya basladi gozumde. Artık cok hoşuma gidiyor bunu duymak. Ben henuz tam uygulayamiyorum bu ritüeli ama gene de seviyorum. Birisi bana hakkını helal et dediği zaman "saçmalama neden bahsediyorsun?" gibi bir cevap vermiyorum artık. Galiba uzakta olmaktan kaynaklanıyor hersey... Sevdiklerinin yarısı senden cok uzakta olunca her ayrılık, her yolculuk hakikaten bir veda oluyor iste. Bugun variiiiz, yarın yokuuuuz.. Bu kadar! Cok kaderci oldu di mı bu yazdıklarım? Bırakın biraz da öyle olsun arkadaslar... İnsan bunu anlamaya başlayınca hakikaten her anın degeri daha da bir artıyor. (valla ne de hoyratca tüketmisiz kardesim hayatimizin o zibilyon dakikalarini P)

Simdi dusunuyorum da, aslında bu hellalesme ritüelini sevmiyor olmus olsam dahi, ben çocukluğumdan beri yolculuk oncesi kimseyle küs kalmamaya çalışırdım. Nefret ederdim o sekilde tatile gitmekten, hakikaten! Belki de ismini koyamadigim o duygu aslında hep icimde varmış. Belki de simdi çözdüm meseleyi :) (cok gülenim geldi birsin valla)

Gecen ay Annemler de benimle aynı anda Turkiye'deydiler, ama sadece bir haftalığına. O kadar yogun bir is temposu vardı ki istediğim kadar görüşemedik maalesef. Ve görüşemeden yolcu etmek zorunda kaldım onları :( Sanırım ozlem giderememis olmanın verdigi duygu yogunlugu ile helallestim ilk defa bizimkilerle. Eskiden babam beni yolcu ederken soylerdi hep, ben de cevaben yukaridaki "arizali" cumlemi sarf ederdim her seferinde. Simdi ben o ani atlamamak icin tetikteydim resmen! Yolculuk oncesi vedalasma sahnem git gide daha bir sulu gözlü, full duygusal, siyah beyaz bir yesilcam filminden fırlamiscasina bir hal alıyor :'(

Utanmasam uçağın arkasından su bile dokucem!

Neyse, iste... Anlaşıldığı gibi ben gene uçağa binmeye hazırlanıyorum. Daralmamı anladınız di mı?

Hadi.. Saglicakla kalın.



No comments: