Thursday, December 20, 2012

Nibiru askına !

New York'a doneli 2 gün oldu. Saka gibi bir hikayesi var aslinda bu gelisimin... Valla, resmen kozmos benimle dalga geciyor!

Ucusumdan bir gece once, kafası kesik tavuklar gibi Ankara sokaklarında son alışverişleri yetiştirmeye çalışırken bir telefon geldi... Ziiiiiiirrrr !

Telefonu kapadığımda hem mutluluktan havalara uçmak uzereydim hem de allak bulmak olmuştu sinirlerim. Yok yok, kotu birşey olmadı. Sadece hayır diyemeyeceğim bir is teklifi geldi. Öyle ki bütün planlarımı alt üst etmeye yeten bir teklif. Ben ertesi gun New York'a, evime donecektim iste. Kalacaktım pasa pasa en az bir 4 ay, sonra da bütçeyi denklestirip gene 1,5 aylığına Turkiye'ye gelmeye çalışacaktım. Buydu benim planim! Hersey kontrol altındaydı iste !

Ama kozmosun planlari farkliydi benim icin...

--

Alelacele "new york we have a problem" demek uzere kırmızı hattan kocayla konuşuldu, durum değerlendirmesi yapıldı. Sonuc: iste buradayim ! Ama iki hafta sonra Ankara'ya geri gidiyorum...

Kozmos bu, işine karışılmaz.

Trajikomik bir başka durum da valizleri eve çıkaran görevlinin "yılbaşı için mı geldiniz?" demesiydi. Ulan adam, bir senedir burada oturuyorum, ne cabuk beni sildin bu binadan, bu apartmandan, bu sehirden?? Ama kızamadim, cunku istemeden de haklıydı. Ben sadece iki haftalığına geri donmuştum. Aglayim mı güleyim mı bilemedim dogrusu.

İnsana kısıtlı bir sure verdiğinizde her dakikasini daha dolu dolu geçirmeye çalışırmış hakikaten. Halbuki nasıl guzel hayallerim vardı: uyuyacaktım! Hic birşey yapmadan yatacaktım koltukta, beynimin saçma sapan filmler ve dizilerle iyice erimesini saglayacaktim... Fişi çekmek istiyordum ben!

Ama yok, iki gundur resmen turist gibi sokaklarayim bütün gün! "Holiday Season"i ciğerlerime çekiyorum! Cilgin Noel temali vitrinleri, Noel şarkılarını, sehre akin etmis turistleri, sokaklardaki süslemeleri, koca koca yilbasi agaclarini, herkesin delirmis olmasini (alışveriş anlamında) sessizce seyrediyorum keyifle :)

Bir de jetlag olmanın verdigi sabah cinligi var ki hic sormayın, en keyiflisi de o belki: son iki sabahtir güneşi ben doğuruyorum sanki. Yataktan bir goz kırpıyor önce şafak bana. Geldin mi diyorum? Evet diyor. Ful enerjik zıpliyorum yataktan ! Elimde telefonum, koşuyorum pencerenin önüne :) Önce icime çekiyorum manzarayı, sonra acele birkaç foto çekiyorum. Yetmiyor, bir de diğer odalardan seyretmeliyim bu manzarayı diyorum ve aynı ritüeli tekrarlıyorum :))

Hmm, ama bu jetlag beni önce 21:30da sonra da 23de yatağa yolladı bir guzel... Koltuktan yatağa nasıl gittiğimi bile hatirlamiyorum inanın!

Ama yok, bugun azimliyim en az geceyarısına kadar acik tutmaya çalışacağım gözlerimi !  Mecburum, Hobbit'i seyretmeye gidiyoruz birazdan!! Uyumamaliyim!!!!

--

Nibiru askina! Bu nefes aldığımız son gün de olabilir zaten !

New York herseyin başladığı yer olur bütün filmlerde, Nibulu gelecekse zaten çarpışma noktası da burası olur kanımca ;)

Hadi bakalım. İlk sıradan yerimizi ayirttik.

Güzeldin be hayat :)

No comments: