Saturday, May 31, 2008

Bizim Mahallede Senlik Var



Yarin bizim mahallede 2'si1 arada misali iki senlik varmis

Birincisi, Avenue de Tervuren'in 111. Yildonumuymus :)

Bu vesileyle saat 10:00'dan 19:00'a kadar cadde Jules de Trooz sokaginda Porte de Tevuren'e kadar trafige kapali olacakmis. (toplu tasim araclari haric)

Cadde uzerinde cesitli etkinlikler yapilacakmis, cocuklar icin gosteriler/oyunlar, yemek standlari, el isi urunlerin satisi, panayir da kurulacak deniyor :) . Faytonla tur atilabilecemis..

Bir de Avenue de Celtes'de bit pazari kurulacakmis, Rue des Tongres'da (merode'daki alisveris caddesi) antika pazari olacakmis veeee saat 16:00'de geleneksel 10.000 yumurtali omlet pisirilecekmisss... Daha da ilginci Leopold II gobeginde Polis'in K9 gosterisi.
Montgomery gobeginde konser alani kurulacakmis ve bilumum gruplarin gun boyu konserleri olacakmis..

Daha bitmedi :)


Ikincisi, Cinquantenaire Parkinda Cevre Senligi varmis :)

Saat 11:00'den itibaren cestli gosteriler, aktiviteler, oyunlar ve sunumlar olacakmis.

Hersey 100% ekolojik :) yemekler, bilgilendirmeler, Gelecegin mahallesi projesi altinda yeniden donusturulmus maddelerle yapilmis gecek boyutta bir ev olacakmis

saat 19:00'dan itibaren Neneh Cherry konseri



Detayli bilgi icin:

http://www.ibgebim.be/Templates/Default.aspx?id=13014&langtype=2060

http://www.etterbeek.irisnet.be/site/fr/actualite/info_jour_liste_htm#tervueren

Foto kaynak: http://www.trabel.com/brussel/brussel-cinquantenairepark.htm

Thursday, May 29, 2008

Amadou & Mariam

Bu sabah kalktigimda mirildanirken buldum kendimi :) Bende Youtube'dan guzel sarkilarindan birkacini burada paylasmak istedim...

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=amadou+et+mariam









Wednesday, May 28, 2008

Tartufi dolci del Piemonte

Cenevre'de butun dukkanlari kapatip, yorgunluk kahvesi icmek icin Globus magzasinin yemek bolumune attik kendimizi...

Guzel kahvemizin, yaninda bir bardak su ve bu muhtesem cikolata.. Ben boyle bir cikolata yemedim!!

Aslinda tabii nankorluk etmemem lazim, Belcika'da herhangi bir kahvenin yaninda her zaman guzel bir cikolata veya biskuvi de sunuluyor, ama yok, kiyasliyamam kesinlikle.. yok boyle bir lezzet !

Donmeden once hemen kosup bir paket aldim.. ben bitecek diye kiyamiyorum bile yemeye dusunun?! Soyle kahvemle birlikte yavaaaas yavaaaas, tadini cikara cikara yiyorum... Yavas yavaaas :) Tabii bazilari gelip gectikte birer tane birer tane derken... bitti bile!!! :(

Yeme icme demisken :

Gene yorgun argin, kendimizi Globus'un Food Court'una atik gene. Birer kadeh sarap ve enfes mezelerden alip aksam ustu keyfi yapacaken tam, unutmadan hemen sipsak cekiverdim bu keyifli ani !

Bizim keyfimize siz de ortak olun diye :)

***

Cenevre ve genel olarak Isvicre denince ama, asil insanin aklina tabii ki kart postallik manzaralari geliyor hemen...

Her gun en az 2-3 tane sahin/atmaca (tam da anlamadim :P) gordum goklerde..

Ben ki Belkica'nin dogasini ve yesiline hayranimdir, Cenevre ve etrafi beni biraz daha etkiledi bu konuda.. (daha once de Interlaken'e boyle bayilmistim)
KART POSTAL DIYARI !!!


Euro 2008'den oturu tabii her yerde futbolla ilgili detaylar:

Insan kendi bayragini gorunce hemen bir seviniveriyor ? Yoksa biz turklere has bir sey mi bu? :)

Kendimce bir de oturdum dusundum, eger bir gun Cenevre'de yasama ihtimali cikarsa, ister miyim istemez miyim diye?


Tartufi dolci del Piemonte ?
EVET :)

Mayis Sikintisi

Yazacaklarimin Nuri Bilge Ceylan'in filmiyle alakasi yok ama baslik olarak cok guzel oldu... (kendisini de tebrik ederim ayrica)

Yazacaklarim, her gidis- gelisimde kendi evimi ne kadar ozlemis olsam da ufaktan bir uyum sikintisi yasiyor olmam.

Islerin birikmis olmasi, herseyin ustume ustume geldigini hissetmem..

Sabahtan aksama kadar yapacak o kadar isim olmasina ragmen, kacacak yer aramam...

Iste bu da benim mayis sikintim oldu... Geçmiş olsun.

Friday, May 23, 2008

Cenevre yolcusu kalmasın...

Sali'dan beri uzun zamandır gelmemiş olduğum Cenevre'de Çıtır Kuzenimle buluştuk. Hoş bizim ailenin hepsi çıtır (dimi tubiş?)...

Cenevre bu gelişimde daha bir farklı geldi gözüme...

Belki kuzenle dolaşmak, belki elime doğan Buğriş'in artık universite çağına gelmiş olması ve bizi çok güzel yerlere götürmesiyle, daha farklı bir Cenevre gördüm/yaşadım bu gelişimde. Çok da keyifli oldu o kadar yorulmamıza rağmen. (Cenevre'deki ingilizce üniversite okumak isteyenlere bol bilgi topladım :P)


Artık Brüksel'e dönüşümde daha detaylı anlatırım...



İmza: İsviçre saati gibi çalışan Asli :P




Not: foto http://www.ville-ge.ch/en/decouvrir/en-bref/index.htm

Thursday, May 15, 2008

Tek Disi Kalmis Canavar

Bugun Ilker'i ise birakirken, Belcika'ya geldigimden beri beni cok etkileyen davranisi/ dusunceyi veya insaligi bir kere daha yasadim ve farkli toplumsal duyarliliklari/davranislari sorgulamaya calisirken birden bire gozumden yaslar akiverdi.

Bizler Turkuz. Bireysellikten cok toplumcu bir milletiz. Kendimizi paylasimci, yardimci, duyarli ve batili milletlerle kiyaslarkan cok insancil oldugumuzu hep vurguluyoruz.

"Komsuda piser bize de duser" cok sevdigim laflardan biridir. Fazla soze gerek yok, bizler varimizi da yogumuzu da paylasmayi seven insanlariz. Sokakta rahatsiz edilseniz, birileri hemen kosar gelir yardiminiza. Yasli bir teyzenin elinde bir sepet goren mahalleli cocuk, buyuklere saygi kavramini o kadar iyi bilir ki, dusunmeden kosar yardim eder hemen.

Butun bu guzel ozelliklerimizi batili toplumlari bencil, bireysel ve korkak diye tanimlarken, gogsumuz kabara kabara, ballandira ballandira anlatiriz.

Avrupa'da kim kime dumduma yasanir. Komsunuz birak arada bir evde pisen size de duseri, size hosgeldine bile ugramaz. Yaslilar kendi islerini kendileri gorur, alisveris torbalarini kendileri tasir. Yardim teklifi ederseniz de once bir korkarlar. Baskasi icin harcanak bir kurusun bile hesabi yapilir. Sokakta birilerini rahatsiz eden mi var, gormezden gelip kaldirim degistirirler. Yanlis yere park ettiniz diye, komsunuz sizi polise bile ispiyonlar.

Butun bunlar, hepimizin bilelim bilmeyelim, basma kalip avrupalilar hakkindaki onyargilarimiz.

Bizler cok cana yakin, yardim sever ve paylasimci. Onlar o kadar bireysel, bencil ve cimri .

Yikilacagina inanmadigim ve dogrulugunu cokca ispatlayan bazi onyargilarim, artik beni inanilmaz dusundurtmeye basladi.

Biz mi paylasimciyiz, yardimseveriz, ve delikanliyiz?

Yoksa bir ambulansin gecmesi icin buldugu her bosluga sikismaya calisarak yol acan Belcikali soforler mi?


Biz de ne olurdu ?

Hic kimse o trafikte daha fazla zaman/yer kaybetmek istemedigi icin, bir gun benim de basima gelir dusuncesi hic ama hic olmadigi icin, gidim oynatmazdi arabasini ambulasin gecmesi icin!
Hatta utanmadan uyanik oldugunu dusunup bir de ambulansin dibinden maksimum mesafe gitmeye calisirdi!

(Benim aglatan ulkemin hizla bencillestigini bilmekti !)

Sunday, May 11, 2008

Belcika'da Belcikali gibi davran :)

10 gundur keyfimize diyecek yok.

Masmavi bir gokyuzu, paril paril parlayan kocaman bir gunes ve 24-28 derecelik bir hava :)

Kendimi Bruksel'den cok bir sahil sehrinde hisseder oldum...

Peki, Belcikda'da yeterince kaldiginizi ne zaman anlarsiniz?

Efendim, ilk once gunesli bir gun ve en az bir 17 derece gerekiyor:

Sonra:

1/ Herkes gibi plaj havasinda giyinmeye basliyorsaniz...

2/ Gardirobunuzda butun plaj/yazlik kiyafetlerinizin yaninda, hala kisliklariniz duruyorsa...

3/ Balkonda, arabada, parkta ve cafelerde hemencecik kendinizi gunese verip sadece kemiklerinizi isitmakla kalmayip guneslenmeye de calisiyorsaniz...

Tamamdir!! Artik burali olmusunuz demektir :)

Hani ingilizce bir soz vardir ya "When in Rome, do as the Romans do" (roma'da romali gibi davran hani ).

Bundan daha anlamli bir soz olamaz herhalde. Bu dusunceyi benimseyip ben de artik Belcika'da Belcika'li davranicam :)

Hallbuki eskiden cok gulerdim, iki gunes yuzu gorup hemen soyunanlara.

Turkiye'de alisik oldugumuz icin, bizim icin cok da ozel olmuyordu günesli sicak gunler (simarmisiz sanki) . Hicbirimiz 25 derece oldugu zaman, sehirlerde sahil kiyisinda gibi giyinmeyiz sonucta.

Bruksel'e tasinali her gunes yuzu gordugumde, inceden inceye hep guldugum kuzey avrupali tiplemesinin bir parcasi oluverdim...

Artik ben de ne zaman gunes gorsem, hemen yazlik moduna giriyorum.

Terliklerimi cikarip, hangisini giysem diye bir heycanlaniyorum.

Biliyorum ya bir daha giyememe ihtmalimi, belki o yuzden bu kadar degerli oluyor terlik giyilebilen gunlerimiz :P

Hatta uyum surecini iyice abartip bir guzel gunes kremimizi surup, elimize kitaplarimizi/dergilerileri/sudokulari alip karsi parka attik kendimizi sonunda.

Benim icin ama bir tek pazar ekleriyle Turk gazetelerimiz eksikti :(

Belki bir de buz gibi kavun/karpuz, salatalik ve yesil erik hatta buzlu badem... plajda yapilan alaturka hamburger + kola/buzlu cay...


Wednesday, May 7, 2008

Neredeyse Frappuccino Buzlu Latte Kahve

Ben her ne kadar hemen tiril tiril yazliklarimi cekip super havanin - 24.5 derece- fazlasiyla tadini cikariyorsam da, bunyem kis uykusundan cikamadigi icin sanki alisamadi.

Eve her gelisimde dilim damagim kurumus oluyor... Bir de soyle ayaklarimi uzatip bir yorgunluk kahvesi icesim geliyor.. Ama o sicak kahvenin dusuncesi -ki normalde bayilirim- oyle bir ters tepti ki... Dedim benim neyim eksik??

Starbucks bana gelmiyorsa ben Aslibucks olurum :P


(wiki'nin yalancisiyim: yakinda acilacak ulkelerin arasinda Belcika' da vardi)

Buyrun iste size Frappuccino olmaya calisan buzlu latte kahvem (sutlu dicem ama latte daha havali :P)

- Blender'a buzu koyup azcik bir kirin (aman blenderinizi kirmayin bu arada)

- Ustune istediginiz kahveden (ben nescafe kullandim), sut ve seker ekleyin.

- Blender'da en yuksek ayarda Bzzzzzz!! 1 dakikada bile surmuyor bile hazir olmasi !!!!

Ben bir buyuk bardak icin bir tatli kasigi nescafe, 2.5 tatli kasigi seker, 6-7 kup buz, bardagin 3/4'u kadar da sut koyuyorum.

Hani hazir karisimlardan satiliyor ya, bence hic paranizi vermeyin bosuna.. iste size mis gibi
Neredeyse Frappuccino Buzlu Latte Kahve :))

Bununla sinirli kalmayip istediginiz variyasyonlari deneyin.. en kotu dokersiniz :P

Yaz niyetine bunaldigimiz su guzel gunesli gunlerde limonata, buzlu cay ve buzlu kahve gibisi yok valla :))

Tuesday, May 6, 2008

Bruksel Lahanasi 2 yasinda

Isteyerek olmadi galiba ama blogum da benim gibi boga burcu :P



"Kah gulduk, Kah agladik"

Dur bakalim, ilk iki sene boyle gecti..

Bruksel'den tasindiktan sonra ne olacak benim blog?

Donmeden bol bol yaziim, sonra da kapatiyim Bruksel Lahanasi'ni diyorum bazen. Ama yuregim el vermiyor simdilik. Hem ben devamliligi seven bir insanim, oyle hemen sen yoluna ben yoluna yapamam.. ozlerim ben lahanami..

Ama su bir gercek ki, ben bu blog isine girismis olmasaydim.. Bruksel'de tanistigim ve gercekten de hayatimin bir parcasi olan sevgili arkadaslarim olmazdi.. Gene yanliz kovboy takilirdim ben oyle, miskin miskin... Cankaya'da kahvalti nedir bilmezdim, Altin gunu tadinda sohbetlerimiz olmazdi, Haydi X'yere gidiyoruz diyerek apar topar evden disari atmazdim kendimi, Girls' night IN nedir bilemezdim :)

Iyi ki varsin Bruksel Lahanam :)

Saturday, May 3, 2008

Hidirellez

Bir panik!

Gene kacirdik bu sene Hidirellezi diyordum ki... 5'i 6'sina baglayan aksam oldugunu hatirlayiverdim hele sukur :)

Bu seneki dileklerimi dusune dururken, bir yandan da Hidirellez hakkinda bir yazi yazmak istedigimi anladim.

Bizim evde Hidirellez gecesi, minik bir kagida gerceklesmesini istediginiz seylerin resimleri cizilir ve bereket icin de biraz bozuk para eklenirdi (tamam utanarak itiraf ediyorum, ben bazen minik notlarda koyardim yanina -hani mesaj dogru alinsin diye). Bu minik dilek kagitlarini da eger bahcemizde bir gul varsa, yatmadan onun altina koyardik. Yoksa eger, evdeki bir bitkinin altina koyup gun dogunca kalkip alirdik. (e ben bazen daha gec saatlerde de alirdim).

Benim bildigim bu dileklerin atilmamasiydi. Bir sene boyunca cuzdanimda gezerdi minik karalamalarim, sonra yenisi gelirdi ve eskiler onemli ivir zivir kutumda oylece durulardi.

Gectigimiz senelerde, bir yerde Hidirellezi konusurken dileklerin nehire/denize atildigini ogrendim. Ben de elimdeki eski dilek kagitlarimi Bruges'deki kanallara ativerdim. Hatta, bak gordun mu bunun icin gerceklesmemis diye de kendime kiziverdim.

Sanirim ben bu ise yeterince konsatre olamiyorum. Halbuki bir heycan! Gece gece -hep son dakika da hatirlanir ya Hidirellez oldugu- oturup desen calismalari yaparim dilek kagidimda.

Hani dileklerimi atmadigim zamanlarda, bazen onemli ivir zivir kutumu karistirir, eski dileklerimi okurdum. O zaman benim icin ne onemliyse onlari yeniden animsar ve cocukca bir heycan yasardim.

Hidirellez ile ilgili annemin bana anlattigi hikayede, Baharin baslangici olan 5 Mayis gecesi Hizir yeryuzune inermis ve her gulun altinda buldugu dilegi gerceklestirirmis. O aksam kimin dilegi bir cicegin altindaysa da gerceklesecegine inanilirmis.

Hidirellez hikayem dogru mu diye kontrol ederken, dallanip budaklandim ben internette ve neler ogrendim neler :)

Hizir ve Ilyas Peygamber'in yeryuzunde bulustugu gunmus Hidirellez. Hidirelles isminin kendisi de Hizir ve Ilyas isminden turemis. Anadolu'da, iki peygamberin de Ab-i Hayat'tan ictikten sonra
birbirlerine her sene 5 mayis gecesi yeniden biraraya geleceklerine dair soz verdiklerine inanilirmis. Hizir peygamber, doganin koruyucusu ve darda olanlarin yardimcisi olarakta bilinirmis. Ilyas peygamberin ise sularin, hayvanlarin koruyucusu olduguna ve saglik ve bereket getirdigine inaniliyormus.

Bulustuklari bu 5 mayis gecesinde, dileklerin gerceklesecegine, hastalarin iyilesicegine, nazar ve kotu sanstan da kurtulanilacagina inaniliyor. Bununla beraber, bir gulun dalina kirmizi bir kumasa bozuk para koyarak asildiginda, cuzdanda tasidiginiz bu paranin bereket getirdigine de inaniliyor. Gene, inanclardan biri de o gun dogayla icice olunursa bir sonraki kis mevsiminin daha zor gececegimis.

Anadolunun disinde, Balkanlar'da da Aziz George gunu olarakta bilinen bir bayramis: Durdevdan. Bu bayramin Roman halkindaki karsiligi Ederlezi olmakta (Turkceden turemis) ve Balkanlarda kutlanilmaktaymis. Aslina bakilirsa, gene Nevruz, gene baharin/yazin gelisi ve doganin yeniden dogusunu kutlayan bayramlarla birbirine gecmis bir inanc ve kutlama bence.

Ederlezi, eski bir roman halk sarkisi olmakla beraber, Goran Bregovic'in yorumuyla, Emir Kusturica'nin Cingeneler Zamani isimli filminden sonra hepimizin nerede duysa taniyacagi bir sarki haline girdi.




Hepinizin Hidirellesi kutlu olsun, bu aksam dileklerinizi yazip bir bitkinin altina koymayi unuymayin :)

Yeni umutlara hepimizin donem donem ihtiyaci var sanirim...

(resim birkac senedir Ahirkapida senlik tadinda Hidirelles kutlamalarindan: http://www.hidrellez.org/)

Biraz'da NTVMSNBC'den ogrenelim : http://www.ntvmsnbc.com/news/445182.asp

Wednesday, April 23, 2008

Bugun 23 Nisan..

Oturdum TRT 23 Nisan senliklerini seyrettim. Ama ne seyredis.. Hungur hungur agladim?!?!

Niye oldugunu da tam anlamadan basladi goz yaslarim akmaya..

Ilk basta Kuzey Kibris'li cocuklar cikinca gozlerim doldu.. sonra Irak Turkmen cocuklarina agladim.. ama tutamiorum kendimi, sessizce kendi kosemde binbir dusunceyle birlikte gozyaslarimi silmeye calisiyorum... olmuo, yetisemiorum..



Her sene ozellikle seyretmeye calisirim senlikleri, ama her seferinde tuylerim diken diken olup aglar miydim hatirlamiyorum?!?

Hem gurbet hem savas (+yoksulluk) dusunceleri , bir de cocuklar isin icine girince sinirlerim bozuldu galiba :(

Dur bakalim, bir de aksam haberleri var daha, sinirim gene bozulur muhakkak.. Bugunu de boylece kapatiriz artik...

Imza: Sulu Goz

Tuesday, April 22, 2008

Redacted

"Truth is the first casualty of war"

Türkiye'de Örtülü Gerçek olarak vizyona girmiştir.

Güzel bir filmdi, tavisye ederim.

Belgesel kıvamında çekilmiş. İnandırıcılığı yüksek.


Ama hazırlıklı olun çok iç karartıcı, rahatsız edici.

Sunday, April 20, 2008

The 99

Bugun internette gazete karistirirken bu ilginc habere rastladim.

Fantastik cizgi filmlere ve kahramanlara olan ilgimden oturu de cok merak ettim The 99 cizgi romanini. Internette biraz gezip merakimi giderdim:

The 99, dunyanin cesitli yerlerinden normal insanlarin bir sekilde Allah'in 99'un ismindeki mistik gucten(Nur taşlarina yazili) faydalanarak kotuluklere ve felaketlere karsi beraber olup savasmalarini konu aliyormus.

Cizgi kahramanlarinin yaraticisi, Dr. Naif Al-Mutawa, kahramanlar icin sectigi Allah'in 99 isminden, insanoglununda da bulunabilecek ve Islamin temelini olusturan iyilik ozelliklerini sectigini vurguluyormus. Altini cizerek, ozellikle Allah'a mahsus olan Ilahi 30 ismin yer almadigini belirtiyormus. (Youtube'da seyrettigim bir habere gore)

Benim anladigim kadar, The 99'i yaratmasinin asil amacinin, gunumuzdeki mevcut butun super kahramanlarin ya Hristiyan kulturunden, ya da Japon kulturunden ortaya ciktigini dusundugu icin, The 99 ile Islam kulturunu ve Islamin felsefesini cok farkli bir boyutta dunya capinda insanlara ulastirabilecegini dusunulmus.

Fikir olarak bence guzel, budizmin mistikligini japon cizgi romanlarinda hissedebiliyoruz, kapitalist dunyanin muhtesemligini de inceden inceye butun Marvel cizgi romanlarinda bilinc altimiza yerlestiriyoruz :) E bu sefer de Islam'in guzelligini yaymakta kullanilsin su cizgi romanlar.

The 99 hakkinda daha ayrintili bilgiye buraya tiklayarak ulasabilirsiniz isterseniz.


Bu haberi okudugumda, altindaki okuyucalarin yorumlari beni cok dusundurdu. Bazilari Islam'la, Allah'la bu sekilde para kazanilamiyacagini savunuyordu, bazilari ise iste para ugruna araplarin dini bile satabildiklerini belirtiyordu. Bazilari da Danimarka ile yasanilan karikatur krizinin bir benzeri olduguna deginiyordu.

Dinlerin cok hassas bir konu olduguna tamamen katiliyorum ama herseyi bir saldiri bir saygisizlik olarak da algilamamak lazim bence. Fikir olarak gayet guzel: Islam'in temelinde yatan butun iyiligi cizgi roman sayesinde butun dunyaya ulastirmak.

Hmm? evet tabii bundan cok buyuk paralarda kazanilacagi kesin ama, ben gene daha naif ve daha iyimser yaklastim bu konuya sanirsam :)

Nazicane dusuncem...

Thursday, April 17, 2008

United Colors of Asli

Iste bana eglenceeeee!

Resmen Benetton reklamlarindan cikmis gibi oldum!

Evde tek basina birakilmaya gelmiyorum valla, hemencecik kendimi bir Japon, sonra Hintli, sonra erkek, sonra Boticelli'nin kaleminden cikmis bir saheser olarak bastan yarativeriyorum :)














Bu kadar heyecana yurek dayanmaz , en sonunda yaslandim tabii :)

Bu isin en komik yani, sevdiceginizin fotosuyla oynamak :).













Ne yalan soyliim, Ilker benden daha guzel yaslancakmis :) Bir Micheal Cane havasi gordum kendisinde. Kendim icin uzuleyim mi yoksa 64'ume geldigimde kolumda bu yakisikliyla dolasacigim diye sevineyim mi anlamadim :)

Bir de ikimizin yasli hallerini gorunce aklima Beatles'in When I am 64 sarkisi geldi.



Bos zamaninizda butun ailenizi genetik olarak degistirebilen super site asagidakidir :

http://morph.cs.st-andrews.ac.uk/Transformer/


Iyi Eglenceler ;)


Monday, April 14, 2008

Beyaz Cikolatali CheeseCake

Cay esliginde kisirlarin yaristigi guzel bir ogleden sonra, Cihan'daki eski yemek dergilerini karistiriken, gozlerimi alamadigim bir tarifle burun buruna geldim. Beyaz Cikolatali Cheesecake!!

Cheesecake'i hepimiz severiz ama ozellikle beyaz cikolata ile yapilan bir tarif bulunca sevdicegime supriz yapayim dedim :) Oldu mu ? Oldu!

Ilk Cheesecake denememdi ve aksakliklara ragmen cok da guzel oldu derim :) Hic de mutevazi degilimdir. Hmppf!! :P




Tarif Prima Cuisine Gourmande dergisinin mayis 2007 sayisindan

Beyaz Cikolatali Cheesecake

6-8 kisilik
Kolay ve ekonomik.
Hazirlama suresi 30 dk.
Pisirme suresi: 1 saat 15 dakika.
Dolapta bekleme suresi: 3 saat

Malzemeler


- 175 gr cikolatali biskuvi
- 600gr suzulmus fromage frais/taze peyni =labne
- 3 beyaz cikolata tableti ( *)
- 175 gr seker
- 20cl creme fraiche/cig krema (yoksa eger, krem santiy de kullaniliyor)
- 4 yumurta
- 1 yemek kasigi sivi vanilya
- 20gr maizena/nisasta (2yemek kasiginda eritin)
- 75gr yumusak tereyag (+ 30gr kek kalibini yagmak icin)

***

1/ Tabani cikan, kelepceli bir kek kalibini iyice yaglayin. Tabanina yapismaz pasta kagidi koyup yeniden yaglayin.

2/Biskuvileri minik parcalara kirin, yumusak tereyag ile iyice birbirine karismasini saglayin. Kek kalibinin tabanina karisimi ezerek ve sikistirarak yayin. (Biskuvi tabaninin siki olduguna emin olun yoksa dagilir!) Serin bir yerde bekletin.

3/Firini 150C dereceye getirin. En kisik ateste, kremayla birlikle kucuk parcalara bolmus oldugunuz 2 tablet beyaz cikolatayi eritin. (ben blenderdan gecirdim iyice kirilmasi icin)

4/ Suzmus oldugunuz taze peyniri seker ile cirpin . Tek tek yumurtalari ekleyerek cirpmaya devam edin. 2 yemek kasiginda eritmis oldugunuz nisastayi, vanilyayi ve eritmis oldugunuz kremali beyaz cikolata karisimini da ekleyerek iyice cirpin.

5/Karisimi biskuvi tabaninin uzerine yavasca dokun ve 1 ile 1 saat 15 dakika arasi pisirin. Baktiniz ustu kizaracak gibi, aluminyum folyo ile ustunu kapatabilirsiniz. Kek pisirir gibi, batirdiginiz bicak eger islak degilse pismis demektir. Pisince, firini sondurup, keki firindan cikarmadan 20 dakika icerde tutun. Cikarinca da sogumasini bekleyip, sonra en az 3 saat olmak uzere buzdolabinda bekletin. (bir gece beklemesi daha iyi oluyor)

6/Servisten once, yavasca kelepceyi acin ve keki dikkatlice bir tabaga kaydirin. Sebze soyma aletiyle kullanmadiginiz 1 tablet beyaz cikolatayi rendeleyerek kekin ustunu susleyin.


Afiyet Seker olsun :)

Tarifle ilgili birkac onerim olacak:

(* ) Aldigim beyaz cikolata tabletlerinin her biri 200gr'likti, o yuzden kekin kendisi icin 400gr cikolata kullanmis oldum. Tarifteki 175gr sekerle birlikte bana cok tatli geldi. Benim kullandigim 400gr cikolata icin bence sekere ihtiyac yok. Ben bir dahaki sefere sekeri es gececegim. Ama sizin aldiginiz tabletler 100gr'lik ise belki de tarifteki seker normal gelebilir.

Orijinal tarifteki gibi cikolatali biskuvi kullandim ben ama onun yerine Eti Burcak, Eti Yulafli veya Belcika ve civarinda yasiyorsaniz Speculoos'la da cok guzel olur tabani :)

Taze peyniri (labne) ve kremayi yagsiz olanlarindan kullandim (hani zaten kalori bombasi birsey bu, bari azcik masumlastirayim dedim :D)

Biz cok acele ederek sadece 2 saat bekletip yedik, tadi ve dokusu daha oturmamisti :( . Dolapta ne kadar cok bekletebiliyorsaniz o kadar bekletin, cok daha guzel oluyor :)

Saturday, April 12, 2008

Bollywood Night

Dil Se:



Ayaginin tozuyla Hindistan'dan donen arkidisimiz bizlere yeni Bollywood filmeri getirdi :)
Heyooo!! :D

Geleneksel Hint filmi gecelerimize kaldigimiz yerden devam!

Tuesday, April 8, 2008

Aile salonumuz ust kattadir

Gecen Pazar, gozlerimi yuvalarindan cikaran, agzimin suyunu akitan ve midemi bayram ettiren super bir Balikci kesfettik !!!

Neresi derseniz, Gare de Midi'nin civarinda, Fas mahallesinde.. L'OCEAN restorani.

Salas bir yer ama once goz, sonra mide doyuran, usutune usttuk bir de cep dostu bir lokanta. E daha ne olsun??? :)

Girer girmez zaten bir curcuna, tamam Turkiye'de bir balikcidayim diyorsunuz :). Sonra up uzun tezgahta cesit cesit karidesleri ve baliklari gorunce once bir gozunuz donuyor.. Sonra agzinizin suyu aka aka ne yemek istediginize karar vermeye calisiyorsunuz: jumbo karides, tatli su karidesi, deniz karidesi, kalamar, ton, dil, boy boy barbunlar ve sardunyalar.. akliniza ne gelirse!!

Genelde Belcika kuzey deniz baliklarinin bollukla bulundugu bir yer, mesela Turkiye'ye donunce ben morina baligini cok ozleyecegim. Ama levrekti, cipuraydi hepsi guneyden geldigi icin somondan bile daha pahaliya satilabiliyor. Simdi tam da bizim usul once goz sonra mide doysun mantigi da olmadigi icin buralarda, "Abi bir avuc sundan, bir avucta bundan koy.. hmm biraz da ondan ekle tepsiye" diyebilecegin bir yer gorunce valla insanin gozleri doluyor. (e haksiz da degiller artik ben bile bazi seyleri tane tane alir oldum!). Bir de midye tavayi ogretsek sunlara var ya, bizden krali olmaz bu memlekette :P



Tamam siparisler verildi, haydi bakalim ust kattaki aile salonuna :)

Amanin.. Pazar gunu herkes ailesini almis balikciya gelmis :) Masa bulmak zor gibi. Sagima soluma bakiyorum da pek yabanci goremedim sanki.. bizim disimizda. Herkes kendi memleketinde.. Burasi Belcika degil valla :) Kendimizi herhangi bir Akdeniz kasabasinda hissederek, silip supurduk tepsideki baliklari !!!

Buradan Cem'e ve Inci'ye bize bu muhtesem yeri kesfettirdikleri icin coook tesekkur ediyoruz. Vazgecilmezlerimizin arasina girdi bile :)

Birisi sorarsa Bruksel'de ne ozleyeceksin diye sayacagim ilk 5'in icine girebilecek potansiyelde valla !! Hatta Ilker ertesi gunden itibaren butun gun buranin hayalini kurmussa eger, siz anlayin ne kadar begendigimizi ! :)

Restaurant L'Ocean
Avenue Stalingard, 94
1000 Brussels
tel: 02 513 30 38

Monday, March 31, 2008

Persepolis




Fazla soze gerek yok aslinda... Seyredilmeli muhakkak!!

Bol bol tuylerim diken diken oldu, gozlerim doldu ve gulerken dusune durdum... Halimize sukretmeli miyiz yoksa oturup aglamali miyiz diye dusunup durdum butun film boyunca.

Bir ara, Ilker'e "Anya yi Konya yi anlamak icin gercekten de yasamak isterdim Tahran'da" derken buluverdim kendimi.. Hala anlayamadigimi varsayarak!

Benim gibi anlayamanlar icin kisa donemli 'yasayalim-gorelim' turlari duzenlemek gerek bence. Aklimiz basimiza gelir mi ki o zaman? Yoksa gene normale donunce herseyi unuttup, kisa gunun kari mentalitesiyle hayatimiza devam eder miyiz??

Tuesday, March 25, 2008

Paskalya

Paskalya'yi cocuklugumdan beri bol bol cikolata yedigim ve okullarin tatil oldugu bayram olarak animsarim hep. Tavsanlar, yumurtalar, kuslar ve civcivlerle suslu cikolata sepetlerinin salonun bas kosesini kapmasi anlamina gelirdi :) Paskalya gunu, evin veya bahcenin bilumum yerlerine cocuklar icin yumurta seklinde cikolatalarin saklandigini ve evin cocuklari paskalya tavsaninin bu getirdigi cikolatalari bulmak icin yaristigini animsarim. Evet bana Bonn'u, cocukluk arkadasim Charlotte'u ve Ilkolul'u hatilatiyor Paskalya .. Vitrinlerin bahar havasina burundugu donemi hatirlatiyor :)

Hic bir zaman ama cikolatadan da oteye gitmedi bu Paskalya benim icin. Halbuki Hristiyan aleminin en onemli bayramlarindan biri.

Bugun tam Paskalya tatilinde neler yaptigimizi yazacaktim ki, aklimi Paskalya tavsanindan alamadim... Cocukluguma dondum :) Sonra Kinshasa'da boyamis oldugum paskalya yumurtalarini hatirladim (Pisanki). Hani ilk basta kendime cok guldugum ama sonra inceden inceye cok keyifli bir hal alan :P Sonra dusundum, belki de paskalya'nin kendisinden bahsetsem, nasil olur acaba dedim? Karsilikli Hosgoru ve sayginin bu denli onemli oldugu bu donemde, farkli dinlerin bayramlarinin anlamini da bilsek hic de fena olmaz dedim kendi kendime...


Hristiyan inancinda Hz. Isa'nin carmiha gerilmesinden uc gun sonra yeniden dirildigine inanilir. Carmiha gerildigi gunun Good Friday veya Kutsal Cuma olarak anisi tutulur. Hz. Isa'nin yeniden dirilisi ise uc gun sonra meydana gelir. O gun iste Paskalya'dir.

Geleneksel gunes takviminin aksine Paskalya'nin tarihi ay takvimine gore hesaplanir. Kis Ekinoks'undan sonraki ilk Pazar'a denk gelmektedir. Bunun da sebebi Hz. Isa'nin carmiha gerildigi gun, Musevilerin Pesah bayramlarina hazirlandiklari gun oldugundandir. Pesah, Musavi halkinin Misir'dan cikisinin anisina kutlanilan bir bayram (Wikipedia'ci asli :D) Isin asli, Paskalya kelimesinin kendisi de Pesah'dan gelmedir. (Pesah= Hamursuz Bayrami)

Hz. Isa'nin yeniden dirilmesiyle peki bu suslenen yumurtalarin, tavsanlarin, coreklerin ne alakasi var diye de sorar durardim ben de. Netten bir arastiriyim derdim, sonra da unuturdum hep. Bugun kendime gorev edindim sonunda!

Aslina bakilirsa, Yumurtalar, Cikolatalar ve Tavsanlar Hristiyanlik oncesi Pagan inancindaki Equinoks/ Baharin gelisi kutlamarinda kullanilan sembollerden bugune kadar gelmistir.

Mesela Yumurta aslinda antik cagdan itibaren, her bahar donemi yasam ve yeniden dogusu sembolize ettigi icin insanlarin birbirne verdikleri birer hediyeymis.

IV. Yuzyildan itibaren de Kilise Paskalya oncesi 40 gunluk Oruc* doneminde yumurta yemegi yasakladigi icin 40 gun boyunca tuketilmeyen yumurtalar boyanarak birbirine hediye edilirmis. Bugun ise sembolik olarak boyanmis yumurta olmasa da, insanlar birbirlerine cikolatadan yapilmislarini hediye ediyor.
(*40 gunluk oruc Islam'dakinden daha farkli olarak bazi besin maddelerinin tuketilmedigi bir oructur. Tutulma sebebi ise, Hz. Isa'nin colde yapmis oldugu 40gunluk yolculuk ve bu yolculukta Seytanin onu bastan cikarmaya calismasina karsi koyusudur. Diger yandan Hz. Musa'nin 10 Emri almadan onceki colde gecirdigi 40 gunu de temsil etmektedir.)


Eski caglara dayanan gelenekler bir sekilde dinlerle harmanlanip gunumuze kadar gelebilmistir. Paskalya tavsani mesela aslen germen ve nordik ulkelerde bahari ve dogurganligi simgeleyen Astre ve Ost isimli iki tanricacin sembolu. Ingilizce Pasklaya anlamina gelen Easter kelimesi de bu kelimelerden turemistir (Almanca Paskalya= Ostern). Ilk defa Almanya'da tavsanin paskalya ile bagdastirildigini soyluyorlar. O gunden beri de hem Almanya'da hem Fransa'nin Alzas bolgesinde (Almanya sinirinda) cocuklar bahceye bos sebetler koyarak Paskalya tavsaninin gelip icini yumurtalarla doldurmasini bekler.

Bu yumurtalarin cikolatadan olusu da aslinda XVIII. yy. Fransa'ya dayaniyormus :) (Bak gordun mu gene agzinin tadini bilen Fransizlar sayesinde butun bunlar)

Gene Fransa'da, pastanelerin vitrinlerinde yumurta seklindeki cikolatalarin yaninda hep daha buyuk cikolatadan yapilmis Canlar olur. Bunun sebebi ise: VII. yy'dan itibaren, Hz. Isa'nin carmiha gerildigi Cuma'dan bir gun onceden baslayarak (yani persembe) Kilisenin yas tutmasi ve hic bir kilisede canlarin calinmamasi. Fransizlar da bu gelenege "Butun canlar Vatikana gitti, Pasklaya gunu donecekler" deyivermisler. Donduklerinde de yeniden dogumu ve hayati simgeleyen yumurtalarla donuyorlarmis :)

Yumurtalardan devam edeceksek, en kiymetlileri rus Caricesine Faberge tarafindan hediye edilen Faberge Yumurtalaridir.
1885'de Rusya Cari III. Aleksander, karisi icin Faberge'den bir paskalya yumurtasi siparis eder. Disaridan sadece yumurta gibi gozuksede, tipki Matrioska'lar gibi, acildiginda icinde yakut bir tac takan altindan bir horoz varmis. Carice buna bayilmis ve o gunden sonra 1917'ye kadar Faberge Rus Carlik ailesine her Paskalya'da bir yumurta hazirlamis. (Aleksander'dan sonra bu gelenegi II. Nikolas'ta devam ettirmis)



Gecmis Paskalya/ Ekinoks/ Nevruz bayraminiz kultu olsun..


Doganin da uyandigi yok ya, hadi neyse :(

***

el emegi goz nuru / hand made ukranian easter eggs:)
Pisanki: http://www.cs.unc.edu/~yakowenk/pysanky.html


Tuesday, March 18, 2008

Love story- K750i

Iki haftadir blogumdaki kendi cekmis oldugum butun resimlerin bas kahramani sevgili cep telefonumun kamerasi bozuldu!! Iki haftadir eli ayagi kesilmis hissediyorum :(

Biliyorum, cok fuzuli seyler bunlar ama insan bir kere alisinca fena bagimlisi oluyor. Butun hunerlerini benimseyip, habire hava atiyordum ben de zaten, olacagi buydu. Kendi kendime nazarim degdi sonunda :P

Neyse, gecen hafta verdim artik tamire, Allah'tan hala garanti kapsamindaydi yoksa yanmistim . Tabii lafi gelmisken bir de buradan Vandenborre'a bir selamimi iletiyim ben- simdiye kadar butun satis sonrasi musteri iliskilerinde benden 10/10 aldilar, afferim valla!! :) ( tik tik tik - tahtaya da vurduk aman nazar degirmeyelim biz gene ! )


Iste boyle cep telefonsuz kaldigim icin gozume takilan seyleri cekemiyor ve bahsedemiyorum da blogda (nasil da guzel bahane yarattim iki dakkada ;) - suna tembelsin su son gunlerde diyemedim ya, afferim bana :P)

Simdi ben bir de yuzsuzlesip kendimce cep telefonu piyasa arastirmasina da ciktim ama bundan tabi ilgili makamlarin haberi yok, olmasin da zaten :P. Daha onemli bir Smartphone alisverisleri var Ilker'in onumuzdeki donemde, benimki de eksik olsun, acelem de yok, e zaten cok memnunum hala K750i'mden.. ama iste yeni modeller de pek guzelmis.. napiim gozum kaldi yahuu :o)

Bir de kardesim ben SonyEricsson'cuyum bunu daha da iyi anladim :) Her ne kadar Nokia N82 ve N95 cook guzel telefonlar olsa da.. Sony derim, Ericsson derim baska da bisi demem :P Su sagdaki, soldaki bir de gene Kserisinin yenileri de merakimi uyandirdi ama.. Ne yalan soyliiim K750i'cigimi degistirmem valla hicbiriyle ama.. Sadakat bu olsa gerek :P


Reklamlardan devam edelim gene, Cnet'in urun siralamasina bakin sizde gorun, 3senelik bir model olmasina ragmen K750i hala 4. sirada :)

Masallah, masallah ;)

SonyEricsson'dan hediyemi bekliyorum, yetkililere duyurulur :P (5MP'lik bir model olsa sevinirim :P)

Friday, March 7, 2008

Vahsi Yumurtasiz ama Cikolatali Depresyon Keki


Yazacam yazacam diyorum ama ilham perim greve cikti calisma kosullarini begenmeyip :(

Bugun daha da bir keyifsizim, sanirim sabah yapilan dolgularin sersemligi var hala sutumde.. halbuki gelir gelmez dinlenmek icin azicik yattim ama, bu sefer de basima agrilar girmis sekilde uyandim.. Neyse, hemen bir onceki yazimda bahsi gecen cikolatali kekin tarifini veregim de bu seferde PC basinda oturmaktan agrimasin iyice basim.. ay amma miz miz basladim ben de yazima.. ay benim bile icim sIkIldi yazarken.. aaaa.. soyle bir silkiniiiim!!! Tarif BBC Goof Food'un mart sayisindan

Yumurtasiz Cikolatali Kek

85gr erimis tereyag veya margarin
2 yemek kasigi Golden Syrup (ilk denememde Maple Syrup koydum, ikincisinde hic birsey koymadim)
1 yemek kasigi vanilya (ben bir paket vanilin koydum)
300gr un (aslen self raising flour konuluyor)
100gr seker
25gr kakao
1 paket kabartma tozu
300ml kaynar su

Cikolatali glazur
100gr parcalara bolunmus siyah cikolata
3yemek kasigi golden syrup
3 yemek kasigi su

Firininiz turbo ise 160 dereceye, gazli ise 140 dereceye getirin. Yuvarlak bir kek kalibini yaglayip hazirda tutun.

1/ Isiya dayanikli bir kaba erimis yagi ve vanilyayi koyun (Golden veya Maple Syrup kullaniyorsaniz onu da ekleyin), uzerine 300ml kaynar su ekleyip kisa bir sure cirparak karistirin.

2/Karisima unu, sekeri, kakayu ve kabartam tozunu ekleyip putursuz kivama gelene kadar cirpin (mikser'e gerek yok). Karisim kivama gelince kek kalibina dokup en az 30 dakika pisirin.

Tarifte 50-55 dakikada piser diyor ama 45dakika sonunda bizim kek kurumustu bile. ikinci denememde 30dakika'da pisti. Kendi firin ayariniza gore, kekiniz pisinceye kadar bekleyin. Islak kek olmasi gerekiyor ve kendinden kabaran un kullaniyorsaniz kabarmasini bekleyin.

Kekiniz pisince firindan cikarip bir 10dakika en az kabinda sogusun. Kaliptan cikarinca

3/Cikolata sosunu yapmak icin malzemeleri isiya dayanikli bir kaba koyup ya mikro dalga firinda ya da bain marie usulu sicak eritip iyice karistirin. Kekinizi servise cikarmadan once sos ilikken ustune dokun.

Afiyet Seker olsun.

Tuesday, February 26, 2008

Mutfakta neler oluyor?

Ustumdeki tembellik ve uyusukluk geciyor gibi olsa da, depresif modum iki gundur yagan yagmur ile gene dibe vurmak uzereydi ki, mutfaga attim resmen kendimi..

Ask acisi ceken her kadinin kucaginda koca bir kutu dondurma goruruz ya romantik komedilerde, benimkisi ask acisi olmasa da, depresyonun alaturka hali de kendini su sekilde ifade etti sanirim :

2 cesit kek, top top kofte (bazilarimiz buna sulu kofte der) ve hizimi alamadim simdi de kalan kiymamla izmir kofte yapip firina attim.

Bunlari artik kim yiyecekse?! Aslinda ben yerim, bana bakmayin ama olan Ilker'e oluyor hep. Hanim 2,5 porsiyon yerken Beyin yarim porsiyon yemesi hic bir delikanliya yakismazzz :). Ayiptir soylemesi ama fil gibi yiyebilme kapasitesine sahip bir bunyem var. (utanirim restoranlarda doymadim ben demeye mesela :P). Allah'tan artik eski performansini gosteremiyor metabolizmam..

Gercegi soylemek gerekirse, depresif modumda yavas yavas gecmeye basladi hani, saka maka sanirim yemek yapmak iyi geldi bana.. Aslinda ekip calismasi oldu bugunku mutfak cilginligimiz. Ben bir yandan top top kofteyi yaptim, Cihan'da kakao'lu islak keki ve ikinci kekin hamurunu hazirladi benim icin :)

Kacak cinli cocuk isciler gibi eve gelen herkesi soktum mutfaga :) Birileri korktu kacirdi hemen cocugunu ama :P




Neyse, benim keyfim yerine geldi.. Itinayla moral yukselten tarifi de hemen veriyorum :
2.5 bardak un, 1 bardak seker, bir kasik kabartma tozu ve mutfakta is paylasimi/laklak yapilacak arkadaslar :))

Saturday, February 23, 2008

Sevgili Gunluk,

Bu aralar acayip bir agirlik var ustumde, boyle miskin, tembel ve keyifsizim.. Olmamak icin de butun sebeplere sahibim halbuki.. anlamadim gitti :(

Spor desen yapiyorum, hem de keyif alarak, ertesi gunku kas agrilarim dilimden dusmese bile cok hosuma gidiyo efor sarfetmis olmak.. tek sorunum, spor salonum toplu tasim ile 25 dakika uzaklikta olmasi. Birtek, cantayla 1 saatlik gel git yapmak gozumde buyuyor ve haftanin her gunu gidebilecekken, haftada 3 kezden fazla gidemedim daha!? Hosuma gitmiyor bu durum ama degistirmek icin de pek bir sey yapmiyorum su son gunlerde >:( Simdi guzel bir de bahane bulacagim, arabasizim diyecegim ama utaniyorum, derler sonra annenin karnindan arabali mi dogdun diye? diyemiyorum iste o yuzden..

"Butun gun evdeyim, cok sIkIlIyorum, Desperate Housewife'lik canima tak etti" desem? Diyemem cunku cok sevdigim arkadaslarim oldu burada, hatta Belcika'dan gidince Woluwe cetemizi ozleyecegim cok, buna altin gunu misali toplastigimiz diger arkadaslarim da dahil, guzel dostluklar yakaladim burada, belli bir yastan sonra bulamayacagimi dusundugum.. "Sorunsuz" yasamayi da ozleyecegimi biliyorum.. ama butun bunlara ragmen gene de bir eksiklik.. Cok keyifsizim, uyuzum hatta!! Simdi bunu annem okursa diyecegi ilk sey: "sen bir cocuk yap, butun sikintin gecer" belki de hakli, belki de cocuk yapmadan once hissedilen bir eksikliktir bu?? belki de biolojik saatim beni durtuyor ?? belki de yeni bahaneler gene bunlar?

Diyecegim Belcika'nin havasi beni boyle yapti, gene diyemem... Yigidi oldur, hakkini yeme! Kuresel isinma eksik olmasin (sevineyim mi sevinmeyim mi bilemedim ama) havalar cok guzel bu son bir-iki aydir. En fazla bir iki gun kapali oluyor, sonra gene butun gun masmavi bir gokyuzu... Daha ne olsun? Evde gunesle kose kapmaca oyunuyorum!

Ilker'e kizdim desem, beni uzuyor desem... Oyle bir sey de yok ki sinirimi ona odaklayabileyim, gunah kecisi ilan edeyim.. O da beni neselendirecem diye yorgun argin gelse bile binbir saklabanlik, incelik yapiyor :) Canim benim..

Vatan Millet Sakarya desem, "bir sor, bin ah isit" durumdayim o ayri.. Ama kendimi bildim bileli hep boyle olmustur. Bir kere bile olsun, bilincli bir vatandas oldugumu dusundugumden beri "tamamdir, gelecek nesillere parlak bir ulke ve gelecek birakacagiz" diyememisimdir... Al birini vur oburune, Ulke'yi dusunen yok ki benim gozumde!

Ha belki de ben entegre olamadim buralara ondan bu kadar canim sIkkIn desem, kardesim ben entegre olamayacaksam kim entegre olacak o zaman diyesim geliyor kendi kendime. Kimseden ustun gordugumden degil kendimi ama 30 senelik bir hayatin 18 senesi yurt disinda gecti.. hala entegrasyon sorunu cekiyorsam, ayip bana!

Sebebim yokken niye boyle miskin ve uyuzum onu anlamaya calisiyorum.. niye iki dakka once neseli ve enerjikken birden bire karamsar ve depresif oluyorum, hersey canimi sIkIyor, aksi bir insan oluveriyorum?? Mevsim degisikliginden diyecegim ama bahar aylarinda tam tersi olmaz mi? Sen sakrak, kuslar bocekler "La La" dolasmam gerekmez mi?

Belki de kendimi suclu hissettigimdendir. Yapacagim diye kendime soz verdigim seyleri hala bitirmis olmamaktan oturu, ustumde bir yuk var ki altinda ezilmekten iki buklum oldum. Iste, aslinda butun sorunlarimizin cevabi da icimizde, butun sIkIntilarin nereden kaynaklandigini da biraz kendimizi dinlemeye baslasak buluveriyoruz eninde sonunda.. Sadece kabullenme sureci azcik aci veriyor, bildigimizi bildigimiz anda ustune gitmemiz gerektigi icin o ani surumcemede birakiyoruz.Benim icin su an sucluluk sureci soz konusu... kendimi sucluyorum ve tembel teneke modumdan cikmam gerektigini bildigim icin ve bu modda biraz uzun kaldigimin farkinda oldugum icin de, kendimi sevimsiz ve uyuz bir hale sokuyorum.. benim kavgam kendimle!

Resmen bir Mea Culpa yazisi oldu bu da.. Daha dogrusu, hala gunluk tutuyor olsam, 10 sayfadir dallanip budaklandirip gene bunlari yaziyor olacaktim.. Gunluk yerine iki senedir Bloguma yaziyorum aklima gelen herseyi, kendimi incelemek disinda... Belki bunun eksikligi de olabilir benim canimi sIkan.. Rahatlayamiyorum.. Elim kalem tuttugundan beri, ne zaman canim sIkIlsa sayfalarca yazar ve rahatlardim.. sacma sapan seyler de yazardim ama son noktayi koymadan once, rahatlamis ve asil derdimin kabul etmekte zorlandigim bir sey oldugunu anlamis olurdum.. Mesela su an hissetigim gibi hafiflemis hissederdim. Soyle bir silkinip, ustumdeki agirligi atmis olurdum... Aklima birden dun aksam gene Star Trek seyrederken (Voyager), Kaptanin soyledigi bir cumle geldi.. aslinda iki ama ben birlestirdim.. dusunmeden de edemedim dunku bolumden sonra..

"Korku duygularimizin en durustu. Var olma sebebi ise, yenilmek."

Su yaziya bile star trek girdi ya :) helal olsun :D

****

Bir aralar Bioritm olayina takmistim, donemsel olarak girip bakardim.. bu ustumdeki agirlik ve karamsarligi birden baska sebeplerle aciklamaya calisirken yeniden aklima geldi su bioritim.. Google'da arama yapinca sayfalarca bedava bioritm olcen siteler cikiyor, asiaflash isimli bir site'nin burc yorumlarini takip ederdim eskiden (cin astrolojisini de) oradan buldum gene asagiya koydugum bioritim tablomu.. fala inanma falsiz kalma misali :) - ben fransizcasini koydum, bazi arkadaslarima pratik olur iste ;) yoksa site'nin ingilizce versiyonu da var merak edenler icin.

Votre biorythme du 23 Février 2008
Votre date de naissance : 30 Avril 1977



  • La courbe bleue représente l'état de votre capacité physique, la rouge l'état de votre capacité émotionnelle et la verte celui de votre capacité intellectuelle.

  • Une courbe qui se situe au dessus de la ligne médiane indique une capacité maximale, le temps idéal pour agir avec la fonction en cause.

  • Une courbe qui se situe en dessous de la ligne médiane signifie une capacité minimale, une capacité en état de recharge. Vaut mieux ménager cet aspect, lui donner repos et considération puisqu'il le réclame . Prendre soin de sa santé, éviter les situations émotives trop fortes, remettre les décisions importantes à plus tard, selon la courbe en jeu.

  • Outre la position des courbes, qui détermine les états de charge et de recharge, il y a des jours critiques auxquels il faut porter attention de façon plus spécifique. Ce sont :

    1. les jours où deux courbes se croisent. Ces jours, même situés dans la zone supérieure, sont critiques parce que deux forces se croisent et s'influencent l'une et l'autre au lieu de travailler ensemble.
    2. les jours où une courbe passe le seuil de la ligne médiane. On pourrait dire ici que c'est le choc du passage du négatif au positif et vice-versa, qui amène une nécessité d'adaptation au changement et donc une vulnérabilité plus grande.

Ustekki resmin kaynagi: www.my-diary.org

Thursday, February 14, 2008

Love is...

Malumunuz bugun sevgiden cok tuketim bayramina donusen14 Subat Sevgililer Gunu, nam-i diger St. Valentine's... Ama olsun.. yolu sevgiden gecen herkes icin gene de ozel bir gun hissi veriyor, vermeli, verecek!! :D (nasil bir baslangictir bu??)

Ben de hani gunun anlam ve onemini vurgulamak icin, Ilker'in cok sevdigi ama benim nedense hep usendigim Besamel soslu Tavuklu Krep hazirliim dedim..

Evet, beyimiz daha eve gelmedi, ben de hemen arada derede demin mutfaktaki saskinligimi ve "Vay bee... sevgiyle yapilan yemek bu olsa gerek" dedirten olayi yazayim dedim :)

Krep karisimini hazirlamak icin, bir kaba unu ve yumurtalari kirdigimda, sutu eklemeden once soyle bir manzarayla karsi karsiya kaldim :D



Bunu paylasmadan edemedim :) Hic bir ozel caba harcamadan, yumurtalar unun uzerinde boyle bir gulumseyen surat ciziverdiler :))))



Sevdiceginiz ve sizin butun Sevgililer Gunleri kutlu olsun ;)

Tuesday, February 12, 2008

Nostaljik Albumler




Nerede bir Boney M, bir Beatles duysam hemen bir tebessum yerlesir yuzume :)


Nerede bi Micheal Jackson'un Thriller albumunu gorsem Bestekar sokaktaki cocukluk gunlerime geri donuyorum.

Muzik zevkimizin cocuklukta annemizin babamizin dinledigi muziklerden etkilenip etkilenmedigine cok da emin degilim ama bazen neden 70'lerin muzigini bu kadar cok sevdigimi de anlamiyorum?
Sonucta bazilarimiz annelerimizin tahammul dahi edemedigi, satanist muzigi bile dedikleri, koyu bir heavy metalci olup cikiyoruz, veya alternatif muzikten zevk alir oluyoruz, bazilarimiz ise benim gibi cocukluktan itibaren kulaginin pasini alan anne baba muzigi sevdalisi oluveriyor...

Hani derler ya yeni dogan bebek, anne karninda surekli annesinin kalp atislariyla yasadigi icin, dogduktan sonra da anne kucaginda kalp atislarini hissetigi icin daha bir sakinlesirmis... Benim ki de ona mi benzedi acaba? Yoksa bahsi gecen muzisyenler zaten dunyaya ve zamana meydan okuyarak, coook genis bir kitleye hitap edebilen sarkilar besteledikleri icin mi benim gonlumde de taht kurmuslar? Hmm? Sanirim ben ilk aciklamayi daha cok sevdim, daha bir naif, daha bir nostaljik, daha bir sempatik geldi bana :) Evet evet... Ben bu sarkilari bana annemlerin gencligini hatirlattiklari icin seviyorum!!!




Mesela Boney M demek, benim icin annemlerin eski fotograflari demek:
Uzun uzun batik afrika elbiseleri, simsiyah ispanyol tarzi saclar ve koca halka kupeler demek :) 15-16 yasimda annemin eski afrika elbiselerini bulmam ve giymem demek :) Nasil da havali havali gezerdim, 70'lerden firlamis gibi :P (Bruksel'e de getirdim!)

Beatles ise, incecik bir babisko demek. Eski fotolardaki dap dar genis yakali gomlekler, ispanyol paca pantalonlar demek. Gene 14-15 yasinda eskileri karistirip babamin eski hippi tuniklerini, eski deri ceketlerini giymem demek :P (hala Ankara'da sandikta dururlar-gene giyecem ben onlari :D)

O kadar canli ve renklidir ki kafamin icinde o resimler ve o gunler, sanki baba evinde eski albumleri karistiyormusum gibi bir hisse kapilirim birden. O resimdeki sicakligi, o resimlere her sefer baktigimdaki dusunceleri bile yeniden hatirlarim birden :) Mesela, babamin ozellikle sevdigi Beatles'in Michelle (ma belle) sarkisini soylerken yuzundeki tebessumu, gozlerinin ise hafif kapali halini bile yeniden canlandiririm hafizamda :) Bonn'daki evimizin salonunda, benim elimde sarkinin sozleri yarim yamalak okumaya calisirim- yas 10 :).

Aslinda sadece Boney M, Beatles'la da kalmiyor nostalji muziklerim.. 9-11 yaslarinda tutturmustum soprano olacagim diye, koymusum Sihirli Flut Operasini, Gece Kralicesinin meshur Aria'sini kendi capimda soylemeye calisirdim.. Cirtlak sesimiz bari bir ise yarasaydi diyorum ama, ustune gitmedik ki, belki de meshur bir soprano oluverirdik, kim bilir? :P ( Yukaridaki linkte 45. saniyeden sonrasini ozellikle cok basarili bir sekilde seslendirirdim :P) veya buradan usta Sertap Erener versiyonuna goz atabilirsiniz :P . Ah ah, bir soprano olmadik gittik :(
Bir de tabii bu sevdamla birlikte cok buyuk bir Maria Callas hayrani olmustum, hala da onun okudugu aria'lar tuylerimi diken diken eder. Asagida Callas'in seslendirdigi Habanera'yi dinlemeden gitmeyin derim ben. (sesini de cok acin!!) Soprano olamadik ama gene de israrla butun Carmen sarkilarini soylemeye calisiyorum :P




Nereden aklima geldi bu nostaljik sarkilar diye sorarsaniz, gecen hafta baslayan bu guzel gunesli havada birdenen uste koydugum Here Comes the Sun sarkisini mirildanirken buluvermemle basladi hersey :). Akabinde, butun cocukluk sarkilarima inanilmaz bir ozlem duymaya basladim. Bununla beraber, bizimkileri de cok ozledigimi gene fark ettik :( ben sanirim bir ana kuzusuyum :P

Bir de isin kotu yani, arsivimizde ne bir Beatles ne bir Boney m var :( En kisa zamanda Beatles'in kirmizi ve mavi albumu alinacak, bir de Boney M'in best of'u :)) Sevgililer gunu de yaklasiyor, Ilker bey duyurulur!!! ;)


Bol nostaljik, bol muzikli gunler dilerim :))

Wednesday, February 6, 2008

Gidilmedik spor salonu kalmasin!!



Ocak ayina damgasini vuran bir kac konudan biri de sportif takilip Bruksel'deki spor salonlarinin altini ustune getirip kendimize bir yer bulmak oldu.. Artik kac tane bedava deneme kuponu aldik, kac kere ozel kosul sunuldu hatirlamiyorum ama arastirmaci gazeteci modunda yeni yil kararladindan birini yerine getirmek icin girmedik salon birakmadik.. ya da neredeyse :)

Ustumde bir klor kokusu, kollarimda derman kalmamis bir sekilde, Brukselli arkadaslarima bari bu gezilerimizin bir faydasi olsun diye yemedim icmedim, bu yaziyi yaziyorum :P

1/ On kosul: Motivasyon!

Efendim simdi bizler sanirim genetik olarak biraz tembellikten yana olan bir halkiz, belki de bunda annelerimizin guzel yemekleri, sevgili sabah programlarimizin da bir etkisi vardir diye dusunmuyor degilim bazen.. ya da hepimizin en azindan hayatinda bir kere olsun kullandigi "bize bir sey olmaz" kayitsizligimizi en basit sekilde ifade etmektedir... :)

Evet, bize birsey olmaz dedik dedik.. baktik olmaya basladi ama :P Bu da ne? Artik alinmayan kilolar birden bire her sabah bize goz kirpmaya basladilar?? Siz de nerden geldiniz desem de "gece yemegine gelmistik, yatiya kaldik" diye bir cevap verdiklerinde.. utandim.. kovamadim... Bunun tek sorumlusu benmisim dedim.. Yok artik ole lupur lupur gece gece makarna yemek, pasta borekleri hupur hupur bogaza indirmek.. Bu ise bir son verecegiz...

Isin sakasi bir yana, herseyden once iki merdiven ciktim diye yuregimin yerinden cikmasindan artik rahatsiz olmaya baslamistim, buna bir de sifir esnekligi katarsak dunyalar basima yikilmaya baslamisti bile :P Ben ki zamaninda spagatlar acan!! Artik ayakabimi baglamak icin bile egilmek zorundayim :))

Bu kadar motivasyon yeter! Zaman hareket zamani!

2/ Detayli Arastirma ( Kafa karistirma?)
Tabii ki Avrupa'nin baskentinde kendimize uygun, butcemize dost bir spor salonu bulacagiz elbet dusuncesinden odun vermeden, dustuk yollara arastirmaci- gazeteci arkadasim Cihan'la.
Ilk olarak bizden cok once ruhani motivasyon arayisini tamamlamis arkadasimizin yeni basladigi Stockel meydanindaki spor salonunun yolunu tutturduk..

1-European Fitness Club

"Melabaaa, biz biraz bilgi almak icin gelmistik" dedik ve attik kendimizi iceri..
Giriste duvarda gozume 2008 takvimi carpti, ay ay arnold vari ciplak erkeklerin oldugu bir takvim.. hmm?? nassi yani?? yoksa burasi bizi bildigimiz bir yer degil mi acep diye de kafamin icinden dusunceler gecmedi degil.. ama iceride kadinli erkekli karisik bir grup gorunce dusuncelerimin benim hayal gucumumden ibaret oldugunu da anladim.. aninda yazarim bir senaryo :)

- Stockel Metro duraginin hemen ust katinda, merkezi ve ferah bir spor salonu.
-Geleneksel cardio aletleri, spinning bisikleti ve benzeri alet edevatlarin yaninda bir adet power plate'leri de bulunmakta. Haftada 69 ders sunmaktalar, bunlardan bazilari pilates, aerobik, latin dans hatta tay box...
-Minik bir jakuzisi ve bay-bayan saunasi var.

Uyelik giris ucreti: 70 euro
Tek tip uyelik: ayda 79 euro
Bir senelik tek seferde odeme: 696 euro
Iki senedik uyelik-tek seferde odeme: 999 euro


2-Castle Club


Burayi daha once de bulmustum ama uzak gozuktugu icin elenmisti zamaninda.. aslinda cok da uzak degil ama Ilker'in herzaman dedigi gibi "location location location". Spor salonunun yeri cok onemli, eve ne kadar yakin o kadar iyi.. pit diye gidilebilmeli :)
Aslinda Wezembeek-Oppem cok da uzak degil hani ama arabasiz hic gidilecek bir yer degil.. Ben gene 2ay Turkiye'de kaldigim icin Ilker gene alfa erkegi modunda butun evi ve arabayi benimsemisti.. ben onun 'arazisine' gelmistim.. valla kanepenin ucuna oturtuyordu ilk baslarda :P alistira alistira artik yanima yanasiyor :)) eheheh :) Saka bir yana bu moddan kurtulamadigimiz icin bana da 'Bruksel yollari tasli geliyor sari sacli' sarkisini soyle soyleye ya da arkadaslar sagolsun yamanarak sehre inmeler gozukmustu uzun bir suredir.. Uzun lafin kisasi araba yoksa veya hali hazirda Wezembeek Oppem'de oturulmuyorsa uzak bir yer burasi.

Biz gene elimizi kolumuzu sallaya sallaya girdik iceri.. ne bir kart soran, ne hemserim kimi aramistin diyen olmadi.. Giriste hemen bir Cafe vardi orta karar bir kalabalik ya birseyler iciyor ya birilerini bekliyordu.. baktik burasi pek bir resepsiyona benzemiyor, giristeki spor magazasina donduk.. Orta yasin uzerinde bir Flaman amca -Robert- hos bir aksanla bize tesisleri anlatarak gezdirdi :) (tikkat tikkat.. Bruksel'den ciktiginiz anda Vlams Brabant bolgesine girmis oluyorsunuz ve eger secme sansiniz varsa, siz siz olun ingilizce konusmayi secin :)- benden soylemesi.. daha kolay iletisim kuruluyor ;)) Robi$in ayaginda eskimis beyaz spor ayakkabilari, ustunde bir kot ve bir sweat shirt.. Puflaya puflaya, kollari kaldira kaldira hem guldurdu hem gezdirdi bizi :)

Fiyatlarinin hepsi internet sitelerinde mevcut o yuzden ben sadece edindigimiz genel izlenimden bahsetmek istiyorum.

Burasi tam anlamiyla sportif flaman ailelerimizin coluk cocuk, hep beraber spor yaptiklari bir yer.. tesis cok yeni degil hatta eski bir havasi var.. ama acik-kapali tenis kortlari, yuzme havuzu ve gene toplu jimnastik dersleri mevcut. yemyesil bir kasabanin icinde oldugu icin tam bir country club havasindaydik iceri girmeden.. icerisi ise carsamba oldugu icin cocuk kayniyordu :) cocuklara karsi birseyimiz yok tabii ama carsambalari havuzu cogunlukla cocuk derslerine ayiriyorlarmis, diger gunler ise 15-17 arasi gene cocuklara yonelik dersler varmis.

Uyelik sistemleri iki sekil, birincisi tam uyelik ve tesisin butun sundugu faaliyetlerinden yaralanabiliyorsunuz (tennis kortlari dahil). Ikincisi a la carte uyelik, daha az bir miktar odeniyor ve tesisteki olanaklari isteginize gore kullanip onun ucretini ayri oduyorsunuz.

Pilates merakimiz oldugu icin, brosurdeki pilates derslerinin yaninda private lesson yazmasi dikkatimizi cekti ve sorduk. Robert tam uyelik alsak dahi buna ekstra ucret alindigini soyledi ama bir yandan da cok buyuk haksizlik oldugunu, kendisinin bu konuda konusacagina ve bize bedava olmasini isteyecegini soyledi :) Biz pek sevdik Robert'i :)) sempatik tutumu kesinlikle bir arti puan.

3-Aspria La Rasante

Luks dendi mi bizim buralarda Aspria la Rasante denir. Hemen bizim evin arkasinda.. cokca duymusuzdur ne kadar guzel ama o kadar da pahali bir spor klubu oldugunu.. Bizim neyimiz eksik? Biz de cat kapi gittik :P

Disaridan daha cok spa havasi vardi. Iceriye girince pek bir sik geldi birden bire.. aa biz de sikiz ayol ;) havamiz yeter :P

Gene basladik gezmeye: soyunma odalarini es gecerek, arka bahcedeki tennis kortlarina uzaktan baktik, cocuk havuzunu gorduk (arkasinda yetiskin havuzu varmis ama goremedik biz), aletlerini gorduk, pilates yapanlara bir goz attik kapinin onunden veee gerceklerle yuzlesme zamani! uyelik kosullarini sorduk :O

Uyelik giris ucreti: 150 euro
Anlasmasi olan bir sirkette calisiyirsaniz bu 125 euro oluyor.

Tam uyelik 160 aylik euro (tam rakami unuttum)
Kisitli uyelik aylik 125 euro (hafta ici 17.00de cikmis olmak gerekiyor, hafta sonu giris yok)

Sirket indirimiyle bu tam uyelik 140 euro oluyor aylik.

Klubun icinde ucrete tabii bir Guzellik salonu, bir de Kerastase kuafor salonu bulunmakta, bunlar uye olunmadan da kullanilabiliyor.

4- Stadium Kinetix

Ilginctirtir kac zamandir Candan Market'e giderken hep onunden geciyoruz ama aklimiza buraya bakmak cook sonradan geldi.. Daha yeni acilmis burasi.. Basladik gene gezmeye :)

5 tane badmington kortu, 35 metrelik bir yuzme havuzu, Kinesis diye bir alet, bildigimiz cardio cihazlari, vucut gelsitirme makinalari vs.. Hmm, valla Aspria'dan sonra hic bir yeri begenmegiz diye korkarken, burasi da cok hos geldi gozumuze- herhalde tertemiz, yepyeni olmasi veee kocaman havuzu :)

Bizi gezdiren cocukta tik yok, ruhsuz ruhsuz anlatiyor.. fiyatlari soyluyor, biz de cirkefiz ya, Aspria'da yapamadik ya icimizde kaldi :) burada pazarlik payi yokluyoruz ama yok, takilmis plak gibi ayni seyleri tekrarliyor.

Cikardi onumuze kagidi.
Hani meshur uyelik ucretleri var ya, sabit olan, bir kere mahsus odenen.. Buradakileri gorunce gozlerimiz yerinden cikacakti sanki.. (250 euro giris ucreti + 75 euro dosya ucreti + 15 euro aylik park ucreti + 25 euro egzersiz anahtari) Ama tabii ki Ocak sonuna kadar promosyon varmis, tam da bize gore ! Birtek 75 euro'luk dosya ucretini alacaklarmis

Gene tam uyelik ve sinirli uyelik sistemleri var.
Odeme kosullari ve anlasmaniza gore ucretler degisiyor.

Birincisi iki aylik zaman dilimleri seklinde sozlesme yapabiliyorsunuz, yani iki ayin sonunda uyeliginizi istediginiz gibi fes edebiliyorsunuz. Veya yeniden bir iki aylik uyelik aliyorsunuz.
Ikiser aylik uyelikler icin, tam uyelik ucreti aylik 85 euro, sinirli uyelik ucreti ise ayda 65 euro (sinirli uyelikte, tesislere 17.00'den once girme kosullu)

Bunun yani sira, senelik sozlesme imzalayarak aylik odeme kosullari ve toplu odeme yaparak 6 aylik ve bir senelik ucretler var- detayli bilgi isteyenler mail atsin)

5- Mandorla Ballet School

Simdi ilk hareket noktamiz pilates'e yeniden baslamakti. Stockel meydanina gelmeden hemen once ING bankasinin hizasinda bir afis goruyordum ben her gectigimde, Pilates derslerimiz baslamistir diye.. ama bir turlu ne arayip ne de ugrayip bilgi edinememstim.. European Fitness'a bakarken bir de oraya goz atalim dedik. Aslinda isminden de anlasilacagi gibi ozel bir bale okulu.. gittigimizde 13-14 yas bale dersi vardi.. birden gecmise dondum.. neden maymun istahli oldugumu kendi kendime sordum, sormakla kalmayip pilatesi hemen unutup yeniden baleye baslam istedim oracikta :) Baslamak icin hic bir zaman gec degildir seklinde bir cevap aldigim anda ise maymun istahli oldugumu yeniden en ciplak sekiliyle gozler onune serdim.. ben kiiim, yeniden bale egitiminin en sIkIcI olan ilk senelerine geri donmek kiiim? Hevesim orada kaldi, ben ise pilates arayisima devam ettim :)

Mandorla'da klasik bale derslerinden tutun, jazz, yoga, hip hop derslerine kadar yayilan genis bir yelpaze var.

Uyelikler senelik ve 4 aylik donemler halinde. Ucretler ise haftalik ders alimana gore degismekte (haftada bir ders icin senelik ucret 290,50 euro. haftada bir ders'in 4 aylik ucreti ise 139.50 euro) Bunun yani sira bir de 3 ay gecerli olan 10'ar derslik kart var, bunun da ucreti 95 euro. Her ucrete ek olarak ilk kayit ucreti olan 15 euro istenmekte.

4/ Karar sureci ve Mutlu Son

Pilatesle baslayip bari yapmisken tam yapalim mantigiyla tam donanimli bir spor klubu arayisina giristik biz gordugunuz gibi.
Tabii koskoca Avrupa'nin baskenti Bruksel'de bu kadarcik spor salonu yok, bizim ama o an aklimiza gelen ve merak ettiklerimiz bunlardi.. Motivasyonumuz ve Ocak ayi promosyonlari kacmasin diye-nasil bir pazarlama ama? En kisa surede de hemen bir yere uye olup baslamak istiyorduk. Elimizdeki en iyi kalite-fiyat dengesini Kinetix sahipti.. Biz de gozu kara, baliklama atladik.. Tabii Castle Club ve European Fitness disinda hic biri bize bedava giris onermedi- yoksaLa Rasante onermis miydi?? Hmm? unuttum.. Girmeden, denemeden de cok zor gercek karsilastirma elde etmek..

Kinetix'te tabii ki Belcika'nin yavas burokrasisinden etkilenmis ki, spor hocasiyla ilk randevumuzu bir hafta sonraya verdiler. Verdikleri randevunun kaydini kaybettiler. Randevuya gidince, sizde nerden ciktiniz dediler.. Motivasyonumdan gram kaybetmicem diye kendime soz verdim.. Seneler sonra yeniden spora baslamisiz.. bu kadar kucuk seyler beni pes ettirmicek.. :) Kararliyim! Azimliyim :P

Bu arada, demin Aspria'nin baska bir subesinden aradilar, uyelik icin basvurmusunuz diye ?? :D Dedim Cihan beni bastan cikarma.. Ama merak iste :) Haftaya gezdirmek icin randevu verdiler.. Spor'dan cok gezmekle mesguluz sanki, ne is anlamadim :))



Butun bunlari demisken, Finli bir arkadasimla beraber pazartesi aksamlari Perfect Gym'de Yoga-Pilates derslerine gidiyordum gecen sene. Hem de Matonge mahallesinde (Bruksel'in Afrika mahallesi olarak da bilinir). Hocadan ve dersden gercekten de cok memnundum aslina bakilirsa.. Tek sorunum sadece aksamlari ders olmasiydi. butun gun oturup aksam spora gitmek biraz zor geliyordu.. yani tembellik diz boyu desem anlayin!! Hem Ilker'in is cikisina denk geliyordu hem de gozumde buyuyordu trafik saatinde spora gitmek.

Tabii Bruksel'in her kosesinde gozumuze carpan bir de Passage Fitness First var. Ama elini veren kolunu kaptiriyor hikayelerinden dolayi cok sicak bakmiyorum dogrusu. Ben baskalarinin yalancisiyim :) Bir de sene sonunda Souverain Caddesinde yeni acilan bir spor kubunun brosurlerini dagitiyorlardi- My Fitness, hafizam dogruysa aylik 55 euroydu sanirim. Ama iste havuz bulunca, havuzsuz hic bir yer beni artik etkiliyemiyor sanki ...

Insan bir arastirmaya baslayinca her tasin altindan bir pilatesci bir fitnessci cikiveriyor.. Sorun denemeden karar vermek.. hadi pilates vb dersler icin uzun sureli bir anlasma imzalamiyorsun genelde ama spor salonu olunca denemeden ve uyelik almadan da nasil calistigini, musteri odakli olup olmadiklarini pek anlayamiyorsun..

Herkese iyi motivasyonlar! Saglikli bir zihin, saglikli bir vucut diliyorum :D




sonumuz buna benzemesin de :P